GÜNEY KÜRDİSTAN'DA REFERANDUM
Çeyrek yüzyıldır federal bir
yapıda yaşamını sürdüren Güney Kürdistan halkı, nihayet bağımsızlık yolunda
mihenk taşı özelliğini taşıyan bir adım attı; halkın tercihine başvurmak için
referandum kararı alındı. Bu karar, aynı zamanda daha baştan halkın tercihlerine
saygı duyulmasını sağlayacak demokratik bir adımdır. Tepeden inmeci değil,
halkla birlikte, halkın çoğunluğunun düşüncelerinin geçerli olacağı bir
yapılanmanın yükselmekte olduğunu gösterir. Sadece bu kadar değil; Bölge
genelinde demokratik gelişmelerin, barışçıl atılımların hız kazanmasına da
vesile olacaktır. Yine siperlerinin arkasında gelişmeleri izleyen bazı
çevrelerin elinden bir çok bahanenin alınmasını sağlayacaktır. Hiç kimse, halka
'dikte edildi', bağımsızlık sürecinde 'demokratik yöntemlere ve kurallara
başvurulmadı' deme hakkına sahip olamayacak. Referandum hem içte, hem de dışta
kimlerin hangi zemin üzerinde durduğunu netleştirecektir. Özellikle de içte
ortaya çıkacak saflaşma, ulusal bütünlüğün sağlanmasına dinamiklik
kazandıracağı için, bazı kargaşalıkların ve bir takım bilinmezliklerin en alt
düzeye çekilmesini sağlayacaktır.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi Irak'la birlikte yaşamak için elinden gelen
çabayı sürdürmeye çalışmıştır. Maalesef merkezi hükümetten aynı oranda karşılık
bulamamıştır. Ne Kürt yönetiminin sınırlarının belirlenmesine yaklaşılmış, ne
de Kürt halkının ekonomik sorunlarının çözümüne katkıda bulunmuşlardır. Buyrukçu
davrandıkları gibi, hiçe saymaya da kalkışmışlardır. Ne olursa olsun, federal
bir yapıdan beklenilen yaklaşımdan uzak kalmayı tercih etmişlerdir. Hele hele
Kerkük konusunda Bağdat yönetimi bu güne kadar ayak sürümüştür. Hem de anayasa
da belirtilmiş olmasına karşın, Kerkük'ün statüsünün belirlenmesinden yana
tavır koymamıştır. 25 Eylül'de yapılacak referandum, Kerkük'ün de geleceğini belirleyecektir.
Özellikle de Nuri el-Maliki döneminde Irak çok tehlikeli ve kanlı mezhep
çatışmalarına sürüklendi. İran'ın da desteğiyle Irak, giderek derinleşen mezhep
çatışmaları sonucu, ölümün kol gezdiği bir ülkeye dönüştü. Bu durum ister
istemez, Kürt halkını sürekli tedirgin hale getirdi. Kürt toplumu kendini
güvende hissetmedi ve her an mezhep çatışmalarına çekilme tehlikesiyle karşı
karşıya kaldı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Bağdat yönetimi tarafından giderek,
biraz da bilerek terör örgütleriyle 'hizaya' sokulmaya ya da 'terbiye' edilmeye
çalışıldı. Bir dönem El Kaide
kullanıldı, sonra da İŞİD'in Musul'u ele geçirmesine ve en gelişkin silahlarla
donatılmasına göz yumuldu. İŞİD denilen canavarla Güney Kürdistan teslim
alınmaya çalışıldı. Öyle ki El Kaide ve İŞİD saldırılarını en fazla
yoğunlaştırdığı dönemde Bağdat, Kürdistan'a karşı silah, para başta olmak üzere
her türlü ambargoyu uyguladı.
Aynı anda bir çok sorunla boğuşarak bugünlere gelen Kürdistan Bölgesel
Yönetimi, artık bir yol ayrımına gelmiştir. Sayın Mesut Barzani'nin sevk ve
yönetiminde bağımsızlık için referandum tarihinin belirlenmesiyle, ulaşılması
gereken hedef en net biçimde ortaya konulmuş olundu. Artık bu yoldan, gelinen
bu noktadan geriye dönüş olması mümkün değildir. Hem içerde, hem de dışarıda
yoğun bir çaba sarf edilmiştir. Uluslar arası planda yürütülen diplomasi
trafiği sonucu, G.Kürdistan, çok önemli aşamalar katetmiştir. Bölgedeki Arap
ülkelerinin küçümsenmeyecek bir kesimi bile en azından ses çıkarmama noktasına
gelmiştir. Geçmişin Arap milliyetçiliği yerini az da olsa Kürdistan'la çıkar
ilişkilerine bırakmıştır. Yani Kürdistan'ın bağımsızlık ilanı için hem bölge
genelinde, hem de uluslar arası alanda koşullar gayet uygundur. Türkiye dahi
geçmiş dönemlerdeki katı tavrını bırakmış, Kürdistan yönetimiyle hemen her
alanda iyi ilişkiler içine girmiştir. Bu gün için ciddi bir engel olarak İran-Irak-Suriye
yönetimleri görülmektedir. Bu cephe Güney Kürdistan'ın bağımsızlığını
engellemek için ciddi çabalar içinde. Bu günkü koşullarda Kürdistana karşı
açıktan savaş ilan etmeleri pek olanaklı gözükmemekte; ciddi bir dirençle karşılaşacaklarını
bilmekteler. Uluslar arası konjöktür de böylesi bir savaş ilanına uygun
değildir. Ama yine de İran, kullandığı bazı aracılarla Kürdistan Bölgesel
Yönetimi'ni istikrarsız ve toprakları üzerinde denetim sağlamaktan aciz olarak
göstermeye çalışmakta. Güney Kürdistan'ı Kosova'ın statüsüyle aynı düzeyde
tutmanın çabası içinde. Şengal'de sürdürülen provakasyonların bir amacı da
budur.
Bağımsızlık için yapılacak 25 Eylül 2017 referandumunda ezici bir
çoğunluğun, % 90 lara varan oranla kabul göreceğine inanıyorum. Sürec içinde
G.Kürdistan'ın kazanacağı bağımsızlık, Ortadoğu'da barışçıl olmayan ortamın düzelmesine
katkılar sunacaktır. Yine Bölgede demokrasi ve özgürlüklerin gelişip
güçlenmesinde önemli rol oynayacaktır.
Baki Karer
09.06.2017