17 Şubat 2021 Çarşamba

Pkk-Öcalan ve Akıl Hocalarının Uluslararası Komplosu

 

 

Pkk-Öcalan ve Akıl Hocalarının Uluslararası

Komplosu

    15 Şubat 1999’da Şam’dan getirilen Öcalan,  İmralı’da misafir edilmeye başlandı. Zaten Suriye alanına emniyet içinde gönderilmiş ve orada her türlü rahat koşullar içinde barınması için elden gelen gayret gösterilmişti. Hatta öyle ki, Şam’da kaldığı evin güvenliği bile yıllarca karanlık mihraklarca sağlanmıştı. On yedi bin iç infazı kolaylıkla yapmaları bu nedenledir. Bekaa, Lolan ve Cudi’de her taşın altında, her ağaç kovuğunda bir Kürdün cesedinin bulunması da bunun içindir. Yani,  tek başına Adolf Eichmann olamazdı.

    Öcalan’ın İmralı’ya getirilişi bir anda, 1999’da ortaya çıkmış bir proje değildir; nerede, ne zaman ve olayların gelişiminin hangi aşamasında nasıl bir tertip içine girileceği ta başından beri projeleştirilmiş ve planlanmıştır. Olup bitenleri anlık, rasgele gelişmeler olarak ele alır irdelemeye çalışırsak yanılgılara düşeriz.

    Yüzer-gezer yatta emniyet altına alındığı tarihten itibaren hemen her yıl, ‘uluslararası komploya kurban edildi’ biçiminde yoğun bir propaganda yürütülmekte. Aslı olmayan haber ve yorumlarla ortam tanınmaz hale getirilerek gerçeklerin ortaya çıkmasının önüne geçilmeye çalışılmakta. Oysa Öcalan’a uluslararası komplo kurulmamış, tam tersi, Öcalan ve akıl hocaları uluslararası arenada Kürt halkına karşı komplo kurmuştur. Bu anlamda Pkk ve Öcalan’ın yaptıklarını ve ortaya çıkan tabloyu tanımlayamazsak, bugünlerde karanlık güçlerin ayyuka çıkardığı ‘komplo’ hikayelerini kavrayamayız. Bilindiği gibi Öcalan ve karanlık güçler birlikte kurdukları komployla, Kürt halkını tüm dünyaya terörle, terörizmle anılır hale getirdi. Kamplarıyla, cezaevleriyle, dağlarda ve Avrupa şehirlerinde işledikleri cinayetlerle dünya toplumlarının birçoğunda Kürt halkının haklı taleplerine karşı duyarsızlık hem yaygınlaştırıldı, hem de derinleştirildi. Öcalan’ın hava alanları arasında mekik dokumasının asıl nedeni,  Kürtler’i terörle bütünleştirmekti. Yıllar boyu böylesine görevler için yetiştirildiği unutmamalıdır. Ülke ülke gezdirilmesi bir de bu anlamda önemliydi.  Ülkeye gidemezdi çünkü, uşaklık yaptığı beylerine ihanet edemezdi. Öcalan yüklendiği görevleri sadece bir emir olarak görmemiş, tek kelimeyle gönüllü hizmetçi olmuştur. Daha orta okuldan itibaren eğitime alınarak Kürde karşı her türlü cinayet işleyecek tarzda yetiştirilmiştir. Anlayanlar için sorun o kadar karmaşık değil; Şam’a postalayanlar, zamanı geldiğinde yüksek güvenlikli limanda emniyetini sağlamaya devam etmişti. Bu aşamadan itibaren siyasal iktidarlara müdahale etmenin araçları da değiştirilmeye başlanmıştı. Hatırlarsak, siyasal iktidarlar yıllar boyu İmralı’nın yanına bile yaklaştırılmamıştı.

    1984’de birçok noktada silahların patlatılmasının Kürt ve Kürdistan’la uzaktan yakından alakası yoktur. ‘Öcalan yakalandıktan sonra Pkk değişti’, ‘Öcalan dönüş yaptı’ ve benzeri söylemler, sadece avuntudan ibarettir. Hakkari’nin, Bitlis’in dağları ne kadar bombalanırsa Ankara’da sivil siyasete o kadar da ‘balans ayarı’ verilirdi. Derin güçlerin ekonomiden siyasete ve kültürel yaşama kadar hakim olmaları, yön vermeleri başka türlü mümkün olamazdı. ‘Düşük yoğunluklu çatışma’ sayesinde hemen her alanda çok ciddi kurumlaşmalar ortaya çıkarıldı. Öte yandan, kısa sürede bu derece sermaye birikimi de sağlanamazdı. Cumartesi ve Pazar’ı olmayan, 14-15 saat çalıştırılmaya boyun eğmiş bir kitle yaratıldı. İtiraz edenin başına ‘vatan, millet, Sakarya’ söylemiyle vuruldu. Sadece Kürdün değil, Türkün de başına vuruldu bu süreçte. Ortaya çıkan eciş bücüş devasa şehirleşme koşullarında kaderine şükreden toplumsal yapı inşa edildi. Böylece ırmağın akışında mutluluğunu ifade eden değil, ölen Türkiye yaratıldı.

    Aslında PKK ve Öcalan olayı irdelenirken salt siyasal değerlendirmelerle yetinmemek gerekir. Yüz yıllık süreç dikkate alınarak Pkk aracılığıyla demografik yapı tahrip edilip, Kürt nüfusu üzerinde oynandı. Ekonomik durum ve üretim kapasitesi dikkate alınarak bir nevi optimum nüfus değerlendirilmesine gidildi. Bir de bu açıdan gelişmelere bakılmalı; istatistiklere dayanarak olup bitenler açığa çıkartılmalı.  İşte tüm bunlar, Pkk ve derin güçlerin Kürt halkına karşı kurdukları komplolardır.

    Küreselleşme koşullarında ise, Pkk/Hdp’ye gerek kalmamıştır. Önümüzdeki süreçte adım adım yok etme sürecine girilmiştir. Ortadoğu’da bölgesel ve küresel oyun kurucuların mevzilenişlerine bakıldığında, Pkk/Hdp’nin getirildikleri noktada tutulmaları artık mümkün değildir. Türkiye genel bir temizlik hareketine girişmek zorundadır. Ayrıca, Türkiye yeni sisteme, yarı başkanlığa geçmiş durumdadır. Geçmişten devralınan Pkk/Hdp piyonlarıyla oynama, kurumlaştırılmak istenen yeni sistemin bünyesiyle uyum sağlamamaktadır. Sermaye ve burjuvalaşmanın geldiği aşama, sorunun bir başka boyutudur.

15.02.2021

Baki Karer

 

 

 

 

Hiç yorum yok: