Çöplükte
Horoz Olmanın Keyfi!
İki bölüm halinde son yazdığım yazılarıma
yönelik notlar aldım. Kimi değinmediğim konulara, kimileri de irdelemeye
çalıştığım bazı sorunları derinleştirmeye çalışmış. Güzel, tabii siyasal
gelişmelere karşı herkesin bir bakış açısı vardır; ileri sürülen düşüncelerde
ortak noktalar olduğu gibi ayrışılan noktalar da var. Bunlar gayet doğaldır.
Yeter ki düşünceler ileri sürülsün. Tartışmayı, tartışılmayı kabullenmeme soyutluktur,
yani evrenin nesnelliğini inkâr etmeyle
eş değerli bir tutumdur. Düşünce ileri
sürme, medeni ölçüler içinde tartışmayı temel alma, modern toplumun bir bireyi
olmayı içselleştirme anlamına gelir. Modern toplum özgür bireylerin oluşmasını
sağlar.
Ama bir kesim var ki,
düşünce ve davranış biçimiyle mağara dönemini aratan cinsten. Bunları tanımlamak
gerekirse, tam anlamıyla düttürüdür. Başka türlü tanımlayamadım, uygun düşen
tanımlama budur. Klasik toplum ilişkilerini aşma cesareti olmayanlar, töreye
bağlılığını ispatlama adına efendisinin ökçesini öpmek için eğilmek zorundadır.
Bunlar eğilenlerdir, baş eğenlerdir, koşulsuz teslim olanlardır. İşte ‘Rojava
devrimi’ düttürülerini bu kategoride ele almak gerekir. Öyle ki, ‘Rojava’yı
Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile aynı düzeyde değerlendirmek gerekir’ diyecek
kadar aklını yitirmişler.
Bu düttürüler, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin
yanında yer alan herkese karşı acımasız tavır içindeler. Dile getirdikleri,
değindikleri konular arasında dişe dokunur ‘aha buldum’ diyeceğin bir kelime,
bir cümle arıyorsun, ama nerede… Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Erbil’i ziyaret
etmesinin kendilerini ne kadar haklı! çıkardığını yana döne anlatıyorlar. Herhalde
herkes anlamıştır; PKK/Hdp cenahından bahsediyoruz. Güya Savunma Bakanı’nın
Kürdistan bölgesel Yönetimi’ni ziyaret etmesiyle yönetimin nasıl ‘teslim’
olduğunu canhıraş bir gayretle sağa sola kabullendirmeye çalışıyorlar. Kürdün
devlet aklını kabul etmeyen bu mağara pintileri, Haşdi Şabi’nin devlet aklı
uğruna kılıç sallamayı meşru görmekte. Bu güruh için sorun, sadece son yüz elli
yıllık direniş tarihine karşı çıkma değildir. Bunlar, halihazırda kurumlaşmaya çalışan
devlet bürokrasisini de yok etmenin
çabası içindeler.
Malum günümüzde sıkça kadın cinayetleri
işlenmekte. Kadınları katleden erkekler, klasik toplum yapısını aşıp modern
topluma geçme aşamasının verdiği sancıların bir ürünüdür aynı zamanda. İşlenen
kadın cinayetleri geleneksel, klasik toplumun baskılarına karşı kendini
ispatlamak isteyen erkeğin davranış biçimidir; bir boyun eğiştir, korkaklığın
dışa vurumudur. Oysa bu tür insanlar ileriye bir adım atma cesaretini gösterebilse,
özgür olacak; ikna ve birlikte yaşamın, ya da yan yana olmanın önemini
kavrayacaklar. Üstün olmaya çalışmanın, dıştalamanın sonuçta karşı tarafa
şiddet uygulamayı getireceğini göre bilseler, modern topluma uyum sağlamakta
zorluk çekmeyecekler. İşte Pkk/Hdp takımının düşünce ve davranış biçimlerini de
bu çerçevede ele almak gerekir. Pkk/Hdp müritleri özgür düşünen bireyler olmaktan
korkmaktalar. Modern topluma şüpheyle bakmayı adeta bir kültür haline
getirmişler. Bu belki de uzun süre mağara yaşamından edinilmiş kültürün verdiği
alıklaşmadan kaynaklanmakta. Son yıllarda kadın cinayetlerinin yaygınlaşmasında
rol oynayan sosyolojik nedenler, Pkk/Hdp’li müritler için de geçerli sosyolojik
nedenlerdir. Cahil insanlar cahillikleriyle mutludurlar. Bilgi ve bilinç
yoksunluğu cehaleti getirir, cehalet ise korkunun temel kaynağıdır. Korkunun
ortaya çıkardığı dehşet tablosunda şüphecilik, sevgiye, güvene düşmanlık,
birlikte yaşama isyan hakim olan çizgilerdir.
Yukarıdaki fotoğrafa iyi bakılmalı, Orada
korkunun yol açtığı felaket sergilenmekte. Binanın üzerinden sebep oldukları
felakete bakan kişinin tam cepheden fotoğraf çektirmemesinin tek nedeni
korkudur; korkuyor, bedeninde ve yüz hattında korkunun izlerinin görülmesini
engellemek istiyor. Ortaya çıkan felaket
ortamında bile arkasını dönerek omuzunda silahla korkunun keyfini! sürüyor. Korkunun
fotoğrafını çektiriyor. Çünkü günlük yaşamlarının en temel olgusu korkudur.
Şimdi bir çoğu diyecek ki, İşid yaptı. Hayır; İşid’i bu derece cesaretlendiren
etmenleri elbette bir tarafa bırakamayız. Roj peşmergelerinin Rojava’ya
geçmesini savaş nedeni olarak görenler kimlerdi? Kitleler üzerinde baskı ve
işkence uygulayarak üç yüz binin üzerinde Kürt gencinin Türkiye’ye geçmesine sebep
olanları unutamayız. Eğer Kürt düşmanı üst aklın plan ve projeleri doğrultusunda
hareket edenler olmasaydı, fotoğrafta sergilenen tablo ortaya çıkmazdı. Bu
anlamda ‘Rojava devrimi’ çelmesine takılmamaya özen göstermek gerekir.
02.02.2021
Baki Karer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder