Küresel Döneme Özgü
İttifaklar Politikası ve Pkk’nin G. Kürdistan’da Oynadığı Rol.
-2-
Küreselleşme koşulları çok farklı ekonomik,
kültürel ve sosyal ilişkiler ortaya çıkardı. Toplum-birey, devlet- toplum ve
birey-devlet ilişkileri hem çok hızlı, hem de ciddi değişimler geçirdi. İnsanın
yeniden tanımlanmaya başlandığı bir sürece doğru ilerliyoruz. Bireyin toplumsal
bir varlık olup olmadığı tartışılmakta. Toplumsal olmanın, ya da toplumsallığın
karşısına sanallık ve görsellik koyulmak istenmekte. Günümüzde günlük ihtiyaca
göre belirlenen pazar ilişkisine doğru bir gidiş var. Artık böylesi yaşam
biçimi, gelişmiş sanayi ülkelerinden tutun da Afrika’nın herhangi bir ülkesi
için de az veya çok geçerli olmaya başlamıştır. Dolayısıyla günümüzde ülkeler
arası ilişkileri ele alırken, bu türden değişimleri görmemezlikten gelemeyiz.
Ekonomik, kültürel ve toplumsal
ilişkilerdeki bu yönlü değişimler sonucunda ister gelişmiş, isterse az gelişmiş
ülkelerde devletler, önemli oranda bağımsız hareket etme reflekslerini
geliştirmiştir. Yani günümüz
koşullarında, Avrupa’nın belli başlı başkentlerinde birkaç sanayileşmiş ülkenin
yuvarlak masada alacağı kararlarla ‘nizam’ oluşturma dönemi sona ermiştir. Bu
konuda zorlama içine girilirse, uzun vadeli sorunlar yaratmaktan başka bir işe
yaramayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zoraki dayatılan çözümleri, geçmişte
olduğu gibi sessizce kabullenmenin koşulları yoktur artık. Sanayileşmiş ülkeler
ve süper güçler kendi aralarındaki veya bölgesel sorunlara çözümler getirmeye
çalışırken, bölgesel düzeyde oyun kurucu konumuna yükselmiş ülkelerin gücünü de
dikkate almak zorundadırlar. Salt silaha, güce dayalı çözümler, küresel
koşullara denk düşen çözümler değildir.
Ortadoğu’da
İttifaklar
Ortadoğu söz konusu
olduğunda ittifaklar konusunda öngörülü olma pek mümkün değildir. Kimin kiminle
niçin ilişki kurduğunu veya kimin kiminle ne zaman dost veya düşman olacağını
tahmin etme çok zordur. Zaman zaman aklın sınırlarını zorlayan ittifaklara ve
çatışmalara sahne olan Ortadoğu üzerine konuşurken, dikkati elden bırakamayız.
Ortadoğu bugün yerel,
bölgesel ve süper güçlerin çatışma alanı durumundadır. Oyun kurucu olmaktan
tümüyle çıkarılmış olmasa bile ABD’nin, Rusya Federasyonu karşısında güçlü bir
konumda olduğunu söyleyemeyiz. ABD özellikle Irak ve Suriye’de konuşlanırken,
Sykes-Pickot anlaşmasını tümüyle değiştirmeyi hedeflediğini saklamıyordu. Zaten
Büyük Ortadoğu Projesi de yeni sınırlar çizmeyi amaçlıyordu. Ama süreç içinde
bu hedeflerinden önemli oranda geri adım atmak zorunda kalmıştır. Milliyetleri
temel alan sınırlar çizme yerine mezhepleri temel alan sınırlar belirlemeye
çalışması, ABD’nin politikasında önemli oranda başarısızlığı getiren bir
etkendir. Mezheplere göre sınırlar çizmeye çalışmanın hem içinden çıkılmaz uzun
vadeli çatışmaları getireceğini, hem de sınırlandırmak istediklerine, yeni
müttefikler kazandırarak daha da güçlendireceğini çok geç anladı. Bu nedenle şu
anda Irak, Suriye ve Lübnan alanında daha çok askersel gücüne dayalı olarak
hareket etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca Rusya Federasyonu’nun ciddi, hatta
kalıcı bir engel olarak ortaya çıkacağını düşünmemiştir. Şu anda Rusya
Federasyonu, aralarında birçok çelişkiye rağmen İran, Türkiye, Irak ve Suriye
ile birlikte, adeta bir cephe olarak hareket etmektedir. ABD’nin bu çelişkiler yumağı
içinden nasıl çıkacağını kestirmek çok güç. Elbette oyun kurucu olmaktan
tümüyle çıktığını söylemek için henüz çok erken. ABD’de yapılan seçimlerle birlikte Demokrat
Parti’nin iktidara gelmesiyle dış politikada köktenci değişikliklerin olacağını
düşünmemek gerekir. Tüm bu ilişkiler içinde, Ortadoğu’da önemli oranda tayin
edici düzeyde rol oynayan güçlerden biri de, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’dir. Ve
bu rolü daha uzun yıllar sürdürecek olanaklara sahiptir.
Kürdistan
Bölgesel Yönetimi
Uzun yıllar, yaklaşık iki binli yılların
başına kadar Filistin, Ortadoğu’da merkezi bir rol oynuyordu. Yani Filistin’e
karşı çıkma ya da Filistin’in yanında yer alma Bölge çapında cepheleşmeyi veya
ittifakları belirliyordu. Filistin günümüzde bu rolü oynama konumundan
çıkmıştır. Bu durum, Filistin’in çözülmesi gereken sorun olmaktan çıktığı
anlamına gelmiyor. Ama küreselleşme koşullarında Ortadoğu genelinde ortaya çıkan
saflaşma, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni belirleyici rol oynayan güçlerden biri
konumuna getirmiştir. Bu durum, sadece İran’la ABD arasındaki çatışmayla da sınırlı
değildir. Herhangi bir ülkenin Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni direkt karşısına alması
için, bin defa düşünmek zorunda kaldığı bir döneme girilmiştir. Erbil’in bu
konuma yükselmesi, sadece Ortadoğu’nun kendine özgü güçler dengesinde oynadığı rolden
değil, dünya düzleminde yaşanan bölüşüm sürecinde, çatışan tüm tarafların
dayanmak istediği bir moment oluşundan kaynaklanmaktadır.
Küresel koşulların bazı devletleri bölgesel
düzeyde oyun kurucu düzeye getirmesini, sadece olumsuzluk olarak ele almamak
gerekir. Aynı zamanda zıt noktalarda kazandırdığı manevra alanları göz ardı
edilmemeli. Bugün G. Kürdistan’ın
siyasi, askeri ve ekonomik alanlarda katettiği aşama küçümsenemez; birçok
alanda var olan noksanlıklara rağmen alt ve üst yapıların inşasında çok ciddi
ilerlemeler sağlamıştır. Oluşturulan bürokratik yapının, toplumun sosyal
dokusunda ve kültürel alanda oynadığı birleştirici rolü ise tartışılamaz.
Haşdi
Şabi-Pkk-Daiş Saldırıları
Haşdi Şabi, Pkk ve Daiş’in ortak saldırıları,
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin siyasal alanda oynadığı role ve ülke içindeki birliğe
karşı yöneltilmiş saldırılardır. Engellenmedikleri sürece, G. Kürdistan’ı Rojava’ya
çevirmenin uğraşını sonuna kadar sürdürecekleri açıktır. Bu cepheyi ele
alırken, diğer destekçi güçlerle birlikte ele almak gerekir. Özellikle Kuzeyde Pkk/Hdp’nin
tüm karanlık ilişkileri açığa vurulmuş olmasına karşın, halen bunlara destek
için kendini ortaya atanların var olması, hiç de şaşırtıcı değildir. Oradan
buradan çırpıtılarak oluşturulmuş bu kesimler, ihanet çetesine ve dahil olduğu
cepheye sonuna kadar destek verecektir, vermek zorundadır. Bahsedilen desteğin
nedenlerini irdeleme, bu yazının kapsamını aşar. Bunlar; döşenmiş rayların
eklentilerinde sorun yaratan çıkıntılardır. Varlık nedenleri çıkıntı olmalarında
yatar.
Pkk ve ittifakçılarının, Kdp yönetimine
karşı yönelmesinin altında yatan esas neden, eleştiri ve hareket tarzlarına
ideolojik kılıf geçirmeye çalışmalarıdır. Bu yolla asıl amaçlarını gizlediklerini
sanıyorlar. Gelinen noktada Kürdistan Bölgesel Yönetimi, özünde bir devlet yönetimidir.
Federal, otonom ya da bölgesel olarak adlandırılması bugün için o kadar da önemli değildir. Önemli olan; belli
bir toprak parçası üzerinde bürokratik yapının olmasıdır. Şu veya bu düzeyde
her bürokratik yapı hükümranlığı içerir. Kaldı ki, tanınma veya tanınmama
eylemi hukuki olduğu kadar siyasi bir eylemdir.
Pkk ve ittifakçı güçleri, gerçekleştirdikleri
eylemlerle, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni hukuku çiğnemeye zorluyor. Bu
anlamda Pkk’nin provokasyonlar çevirdiği bölgelerin başında Şengal’in gelmesi
boşuna değildir. Herşeyden önce Şengal stratejik bir öneme sahiptir. Öte yandan
Kürdistan yönetimini farklı dini gruplara ve azınlıklara şiddet temelinde yöneltmek
için büyük çaba sarf ediyorlar. Böylece uluslararası alanda farklı dini ve
azınlık halk gruplarının hukukunu çiğneyen bir yönetim olarak göstermenin gayreti
içindeler. Yani yönetimin egemen olduğu topraklarda birlik ve bütünlüğü sağlamasının
olanaklı olmadığını göstermek istiyorlar. Bunun içindir ki, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni
kamu otoritesini sağlayan bürokratik mekanizmayı kurmaktan aciz bir yönetim gibi
lanse etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Pkk ve ittifakçılarının çocuk kaçırmaları,
yoldan geçen insanları kurşunlamaları, yağma yapmaları, Peşmergeye, karakollara
saldırmaları bürokratik yapıyı ve mevcut devlet örgütlenmesini yok etmek içindir.
13.01.2021
Baki Karer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder