Xoce etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Xoce etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Nisan 2009 Pazar

İT ÜRÜR KERVAN YÜRÜR III



İT ÜRÜR KERVAN YÜRÜR (III)

ΙΙΙ 

    Ne idüğü belirsiz Xoce denilen mahlukatın kamuoyunu yanlış bilgilendirme gayretlerinin altında nelerin yattığını çoğu çevreler bilmekte. Almanya’yı vatan edinmiş, daha doğrusu, Almanlaşmış bu zat oturduğu yerden bir başka halk için ahkâm kesip durmakta. Hiç bir engel olmamasına karşın ‘Doğduğun topraklara neden gitmiyorsun, ait olduğunu iddia ettiğin halkınla niçin yaşamıyorsun?’ denildiğinde ise, ‘Gidemem, ben Almanlaşmışım, illada burada tırşıklanacağım’ diyor. O zaman ye Alman tırşığını otur aşağı... Kürt halkı için orada burada ahkâm kesmenin bir anlamı yok. Ama adam şefine yalakalık yapmanın gayreti içinde, açıkçası, provakatörlüğü meslek edinmiş bir kere. Yalakalıkta öylesine sınır tanımaz bir duruş sergiliyor ki, şefine övgüler dizen, barışın sembolü olmuş halk önderleriyle eşit düzeyde tutan herkesin önünde secdeye durup ökçe yalayıcılığı yapıyor.

    Almanya’nın göbeğinde yeniden ‘Medeniyetten uzak kalma pahasına dağlara çekilme’leri terennüm edip duruyor. Yani, Apoculuğun iflah olmaz dalkavukcusu olduğunu ispatlamaya çalışıyor. Daha da ileri giderek faşist düşüncenin nasıl iflah olmaz savunucu olduğunu göstermek için Arap ulusuna hakaretler etmeyi, küfürler savurmayı ihmal etmiyor. Böylece, karanlık dehlizlerin pintisi olduğunu şefine ispat etmiş oluyor. Sadece şefiyle yetinmediği belli; Alaman dazlaklarının öğretilerini iyi ezberlemiş. Yakın zamanda ‘ben bir Mengeneyim’ derse hiç kimse şaşmasın. Xoce, malum kimliğini saklama gereği duymuyor artık. Bunun da bayağı ‘ileri’ bir adım olduğunu kabul etmek gerekir.

    Binbir türlü cambazlıklarının karşılığını bulamayınca da, yalvarış yakarışlarla ‘arka bahçesini’ karıştırmaya başlıyor. İçinde bulunduğu çirkef yaşantıyı genelleştirmeye kalkışıyor. Gurur verici taploları örnek alması gerekirken, çirkefliklerle dolu taploları dayanak noktası seçmekte. ‘Arka bahçem düzgün olsaydı, beni daha üst postlara getirirdiniz’ demek istiyor. Artık arka bahçesini terk ettiğini, kendine ‘çeki-düzen’verdiğini ve bunun kabullenilmesi gerektiğini ağlamaklı bir biçimde dile getiriyor.  

    Tüm bu yalvarmalara karşın, Xoce’nin şefi insafa gelir mi bilemem, ama sanıyorum, yalvarıp yakardığı şefi, şimdilik Küçük’le yetinmesini ve ‘büyükelçi’ röportajlarına devam etmesini salık veriyor. Aynı zamanda ajandalarındaki telefon ve adresleri zenginleştirmesini istiyor. Kölece hizmetlerinin karşılığını bulup bulmayacağını bilmiyorum. Bekleyip görmek gerekir.

    Ama tüm uğraşlarına karşın iki cami arasında kalmış beynamaz olmaktan bir türlü kurtulamıyor. Kutulamadığı için de habire kıyısından köşesinden itiraflarda bulunup duruyor. Şefiyle birlikte Mehmet Şener cinayetini nasıl organize ettini detaylarıyla anlatma yerine, katili nasıl koruduğunu ve birlikte ülkeye nasıl giriş yaptığını açıklıyor. Oysa Mehmet Şener için Muhabarat binasına nasıl ve kimlerle gittiğini, binada kimlerle görüştüğünü, anı anına bilgi akışını nasıl sağladığını ve daha bir çok şeyi anlatmaya yanaşmıyor. Cinayet ekibini nasıl oluşturduğunu, Mehmet Şener’in ölüm haberi gelir gelmez duyduğu sevinci ve bir an evvel İstanbul’a nasıl koştuğunu anlatmıyor. Cinayetten hemen sonra şefine sunduğu sayfalar dolusu itirafnamenin hatırlanmasını hiç istemiyor.

    Ayrıca itiraflarını Mehmet Şener’in katiliyle sınırlı tutuyor. Öncekileri tümüyle untturmaya çalışıyor; Kızıltepe ve Derik’te KUK’cu gençleri nasıl kurşuna dizdiğini, arabalarını nasıl taradığını, onlarca kişiyi nasıl yaraladığını neden anlatmıyor? Silah zoruyla halka koyunları kestirip nasıl ziyafetler çektiğini, Batman ve Nuseybin köylülerinin cüzdanlarını nasıl soyduğunu itiraf etmesi gerekir. Yine, İstanbul’da yaptığı kaçakçılığı, kaçakçılık yaparken kimin hücresi olarak çalıştığını, Van’dan teslim aldığı esrar ve eroin partilerini yurtdışına nasıl gönderdiğini anlatmalıdır. Evet, Hoca ya da Xoce denilen ‘şef’ dalkavuğu, bunlar ve benzeri işlediği suçları itiraf etmelidir. Bu suçları itiraf etmesinin önünde Almanya’da hastahaneden aldığı ‘deli’ raporunun engel olacağını sanmıyorum. Çünkü başkalarına geldi mi ‘akıllı’ olan Xoce, sorun kendisine gelip dayandığında niçin deli raporunun arkasına sığınıyor?

    Bu arada Almanya’da, Danimarka’da ve İsveç’te kimleri dolandırdığını itiraf etmesini de beklemiyor değilim.  Benden çaldığı 27 kitabın akıbetini de öğrenmek istiyorum. Bir dönem fotokopi yapıp oraya buraya sattığını biliyorum, onların da bir bilançosunu çıkarırsa çok iyi olur. Yaptığı tüm bu ahlâksızlıkların ‘hi hi’lerle geçiştirilecek ahlâksızlıklar olmadığını artık bilmek zorundadır.

25.04.2009

Baki karer