10 Aralık 2020 Perşembe

PKK IRKÇILIĞI

 

PKK IRKÇILIĞI

 

    Bundan belki 21-22 yıl önce, PKK’nın Kürt halkına, Kürdistan’a karşı faşist bir yaklaşım içinde olduğunu dile getirmiştim. PKK’nin eylem ve düşünce biçiminin Neo Darwincilikle tam anlamıyla uyum içinde olduğunu söylediğimde, birçok kişi ‘ezilen ulustan faşist örgütlenme çıkmaz’ türünden bir iddia ile karşı çıkmışlardı. Bu anlayış, PKK’nin gerçek kimliğini görmemekten kaynaklanmaktadır.  PKK, Kürt halkını hem eylemi, hem de söylemiyle ‘aşağı ırk’, ‘aşağı topluluk’ olarak görmüştür.

    PKK’nin Kürt halkına karşı yaklaşımı tamamen ırkçı bir yaklaşımdır. Dergilerinde, gazetelerinde ve broşürlerinde sergiledikleri düşünceler irdelendiğinde, ortaya çıkan sonuç budur. Savundukları düşüncelerle pratikleri bütünlük arz etmektedir. Sergiledikleri eylem ve davranış biçimlerinin tümünü teori diye ileri sürdükleri ırkçı karalamalarda bulma mümkündür.

    Yüzer-gezer yatta misafir edilmeye başlandığında, Öcalan’ın birdenbire ‘anam Türktür’ demesi hiçte öyle yabana atılacak, sıradan veya rastgele kurulmuş bir cümle değildir. Yıllarca aldığı eğitim sonucu hizmetçilikte ne kadar ustalaştığının ifadesidir. Annesini anarak kökenini Türk’e dayandırmasını, PKK de şiar haline getirmiştir.       Neden? Çünkü onlar için Kürt, ‘aşağı ırk’ veya ‘aşağı toplum’ demektir. ‘Kürdüm’ demesini zaten kimse beklemiyordu. ‘Annem Arap’ veya ‘annem Ermeni’ de diyebilirdi ama demiyor, annesinin özellikle Türk olduğuna vurgu yapıyor. Elbette burada ‘Türk’e vurgu yapılmasının özel bir önemi vardır. Türk olma devletsel düzeyde bir iradeyi, gücü ifade eder. Salt irade, güç vb. olguları ön plana çıkartarak toplumu ve bireyleri değerlendirmeye çalışma, Neo Darwinci anlayışlarının bir ürünüdür.

    PKK, Kürt toplumunu laboratuvarda kullanılacak denek olarak görür. Örneğin Diyarbakır’da 53 Kişiyi katletmeleri, yüzlerce insanı yaralamaları bu yüzdendir. Yine son olarak Süleymaniye’de geliştirdikleri çapulculuk, öldürme ve yaralama olaylarının izahı da budur. Dahası, İran vinçlerle Kürt gençlerini katlederken,  en ufak tepki gösterdiklerine şahit olan var mı? Tam tersi bu idamları içtenlikle destekliyorlar, verdikleri destekleri de saklamıyorlar. İşte Neo Darwinci ‘elemeci’ anlayış budur. Ölenler, öldürülenler ‘üstün’ olmadıkları; yarış ipini göğüsleyemedikleri için doğal seleksiyona uğrayanlar olarak görülmekte.

    PKK, düşünsel planda Hippollite Taine ve Frank Norris’i temel alır. Bu nedenle ‘elemeci’ dirler. Tabanı evrimleşmenin önünde engel gördükleri için ortadan kaldırılması gerektiğine inanırlar. Yöneticiler; Türkleşmiş ve Türkleşmeye özen gösteren kesimler ‘üstün’ görülür. Taban ise terbiye edilmesi, daha doğrusu istedikleri doğrultuda yönlendirilmeye ihtiyacı olan varlıklar olarak kabul edilir. Böylesi bir anlayıştan hareketle, ‘üstün’ ve ‘elit’ bir kesimi toplumda egemen kılmanın yolu, sömürgeciliğin devamında görülür. İşte ‘kardeşlik’ ve ‘demokratikleşme’ tezleri, böylesi ırkçı anlayışları kamufle etmek için kullanılır.

    Egemen güçler, kitlelerin muhalefetini bastırmanın bir yolu olarak zaman zaman savaş çığırtkanlığı yaparlar, hatta savaş çıkartırlar. PKK’nin sürekli savaş çığırtkanlığı yapması, silahı topluma dayatması bu nedenledir.

    PKK’de yönetim kendini Dolikosefal görür, tabanı da Brakisefal sınıfına koyar. Taban veya kitle elemeden geçirilmesi gerekenlerdir. Romalı soyluların kölelerine, Amerikalı beyazların Afrikalılara, Hitlerin Yahudilere karşı uygulamalarıyla PKK yönetiminin tabana, genel anlamda halka yönelik uygulamaları benzerdir. Ne diyorlar;

     “Şunu çok iyi bilmeliyiz ki, Kürdistan halkı hastadır. Bu hastalığın ilacı da, peşmerge ve devrimcilerin akıtılan berrak kanıdır” (Serxwebun.Sayı55.S4)

    “Gerek uzak geçmiş ve gerekse yakın geçmiş bu anlamda güçlü bir izaha kavuşturulmadan, önümüzdeki dönemde oluk oluk akacak kanların izahı yeterince yapılamaz” (M.Karasungur Yoldaşın Anısına.S.18)
     İşte, 17 bin iç infazın, çoğunluğu yirmili yaşlarda yüz bin Kürdün niçin katledildiğini anlamak zor değil. Ancak faşist, ırkçı anlayışa sahip olanlar ölümü önceller, akıtılan ve akıtılacak
kanlar üzerinden hesaplar yaparak savaş çığırtkanlığı yaparlar. Sadece bu kadar değil, genetik üstünlüğün korunması için ‘alttakilerin’, ‘sağlıksız genetik’ yapıya sahip olanların ortadan kalkmasının gerekliliğine inanırlar. PKK’nin bugün Sincar’da, Süleymaniye’de, Kerkük’te uygulamaya koyduğu provokasyonları bu çerçevede değerlendirmek gerekir. PKK değerlendirilirken basit bir örgüt veya oluşum olarak görülmemeli; karanlık güçlerin vurucu gücü olduğu unutulmamalıdır. Karanlık güçlere karşı olduğun oranda PKK’ye de karşı olmuş olursun veya tersi geçerlidir. Bu konuda ayrıma gitme tehlikenin boyutlarını kavramama demektir.

09.12.2020

Baki Karer

Hiç yorum yok: