Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne Karşı Düşmanlığı
Meşrulaştırma Girişimi
HDP
(Halkların Demokratik Partisi) isminde bir oluşum, 4.19.2020 tarihinde bir
mektup kaleme alarak sayın Nêçîrvan Barzanî’ye göndermiş. Gönderilen metin,
mektuptan ziyade ültimatom özelliğini taşımakta. Metinde sesleniş biçimine ve
dile getirilmek istenen sorunların anlatım tarzına bakılırsa, iç işlere karışma
ve buyurganlık var. Mektubun her paragafının ve cümlesinin birbiriyle olan
çelişkilerini uzun uzadıya ele alacak değilim. Gösterilen bu tavrın nedenleri
üzerinde durma ve nereden cesaret aldıklarını ortaya koyma daha yararlı olur
kanısındayım. Yine de belirtmeden geçmemek gerekir; mektup herhangi bir dernek
başkanına değil, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı’na yazılıyor.
‘Bir oluşum’ denildiğinde, kimlerin tepki göstereceğini
tahmin etme zor değil. Kim ne derse desin, HDP karanlık güçlerce asalık göreviyle
yükümlü kılınmış bir oluşumdur. Bu görevi öylesine alışkanlık hale getirmiş ki,
yemi kısıldığında nereye saldıracağını bilemiyor. Altı milyon oy alıyor
deniliyor; rakamsal olarak bunun doğru olmadığını kimse iddia etmiyor. Sorun şu
kadar milyon oy toplamakla bitseydi şimdi dünyanın çehresi bambaşka olurdu.
Sorun; siyasal oluşum olduğunu iddia eden bir gücün kime dayandığı ve ulaşmak
istediği hedeflerdir. ‘Yürü ya kulum’ diyenler desteğini çektiği anda, bahsedilen
6 milyon oy, bir anda yüz oya da düşebilir. Kimse kimseyi kandırmasın.
Her şeyden önce şu çok iyi bilinmeli; PKK ve HDP bir bütündür. Bu
örgütlenmeler arasındaki ilişkiyi hâlâ görmemezlikten gelen, bu konuda
inatlaşan hiç de küçümsenmeyecek bir kesim var. Bu örgütü Kürt gören, bilerek
veya bilmeyerek bir şeyler beklentisi içinde olanlar arasında siyasal alanda
oldukça deney ve tecrübe birikimine sahip olanlar da var; hem de bunlardan bazıları, zaman zaman HDP/PKK veya
YPG’ye şöyle yapmalı, böyle yapmalı diye önerilerde bile bulunmakta. Oysa bu
örgütlenmelerin tümü ‘biz Kürt örgütü değiliz, İran, Irak, Suriye ve Türkiye’yi
‘demokratikleştirmek’ istiyoruz diye bas bas bağırıyorlar. Hatta PKK’nin,
İŞİD’le ittifak içinde Haşdi Şabi ile güçlerini birleştirerek Kerkük’ü Bağdat’a
teslim etmenin neferliğini yaptığı biliniyor.
Yine Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni yok etmek için nasıl bir gayret içinde
oldukları görülüyor. Bunu hemen her gün açıktan ifade etmekteler. Bu ve benzer
daha bir çok olumsuzluklara rağmen PKK/HDP’yi Kürt örgütü olarak görmenin nedenleri,
başlı başına sosyolojik araştırma konusudur. Acaba 1930-1940’ların ‘kadro
hareketi’ Kürtler arasında mı oluşturulmak isteniyor? Bu doğrultuda ne oranda
aşama kaydedilip edilmediğine dair tartışmaların yoğunlaştırılmasında yarar var
düşüncesindeyim. Bazı çevrelerin düşünce ve davranış biçimiyle son tahlilde
Türklüğe özentili bir tutum içinde olduğunu herkes biliyor.
Kuşkusuz, bahsedilen mektubu kaleme alanlar, saldırganlıklarını
meşrulaştırmaya çalışırken, böylesi düşünce ve davranışlardan da cesaret
almakta. Öyle ki; Kürt örgütü olarak kabul edildiğini, işlediği cinayet ve
katliamların bir ‘hata’ olarak görüldüğünü, ittifak edilmesi gereken bir güç
olmadan da öte düzenlenecek ulusal kongrenin ‘vazgeçilmezi’ kabul edildiğini
ileri sürmekte. Bunlar ve benzeri bir çok açıdan ele alındığında, PKK/HDP’nin
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne mektup gönderme cesaretini nerelerden aldığı
da açığa çıkar.
23.04.2020
Baki Karer
Not: Mektuba ekte yer vermiyorum, isteyen
gerekli yerlerde bulup okuyabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder