23 Nisan 2020 Perşembe

Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne Karşı Düşmanlığı Meşrulaştırma Girişimi


Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne Karşı Düşmanlığı Meşrulaştırma Girişimi

    HDP (Halkların Demokratik Partisi) isminde bir oluşum, 4.19.2020 tarihinde bir mektup kaleme alarak sayın Nêçîrvan Barzanî’ye göndermiş. Gönderilen metin, mektuptan ziyade ültimatom özelliğini taşımakta. Metinde sesleniş biçimine ve dile getirilmek istenen sorunların anlatım tarzına bakılırsa, iç işlere karışma ve buyurganlık var. Mektubun her paragafının ve cümlesinin birbiriyle olan çelişkilerini uzun uzadıya ele alacak değilim. Gösterilen bu tavrın nedenleri üzerinde durma ve nereden cesaret aldıklarını ortaya koyma daha yararlı olur kanısındayım. Yine de belirtmeden geçmemek gerekir; mektup herhangi bir dernek başkanına değil, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı’na yazılıyor.
    ‘Bir oluşum’ denildiğinde, kimlerin tepki göstereceğini tahmin etme zor değil. Kim ne derse desin, HDP karanlık güçlerce asalık göreviyle yükümlü kılınmış bir oluşumdur. Bu görevi öylesine alışkanlık hale getirmiş ki, yemi kısıldığında nereye saldıracağını bilemiyor. Altı milyon oy alıyor deniliyor; rakamsal olarak bunun doğru olmadığını kimse iddia etmiyor. Sorun şu kadar milyon oy toplamakla bitseydi şimdi dünyanın çehresi bambaşka olurdu. Sorun; siyasal oluşum olduğunu iddia eden bir gücün kime dayandığı ve ulaşmak istediği hedeflerdir. ‘Yürü ya kulum’ diyenler desteğini çektiği anda, bahsedilen 6 milyon oy, bir anda yüz oya da düşebilir. Kimse kimseyi kandırmasın.
    Her şeyden önce şu çok iyi bilinmeli; PKK ve HDP bir bütündür. Bu örgütlenmeler arasındaki ilişkiyi hâlâ görmemezlikten gelen, bu konuda inatlaşan hiç de küçümsenmeyecek bir kesim var. Bu örgütü Kürt gören, bilerek veya bilmeyerek bir şeyler beklentisi içinde olanlar arasında siyasal alanda oldukça deney ve tecrübe birikimine sahip olanlar da var; hem de  bunlardan bazıları, zaman zaman HDP/PKK veya YPG’ye şöyle yapmalı, böyle yapmalı diye önerilerde bile bulunmakta. Oysa bu örgütlenmelerin tümü ‘biz Kürt örgütü değiliz, İran, Irak, Suriye ve Türkiye’yi ‘demokratikleştirmek’ istiyoruz diye bas bas bağırıyorlar. Hatta PKK’nin, İŞİD’le ittifak içinde Haşdi Şabi ile güçlerini birleştirerek Kerkük’ü Bağdat’a  teslim etmenin neferliğini yaptığı biliniyor. Yine Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni yok etmek için nasıl bir gayret içinde oldukları görülüyor. Bunu hemen her gün açıktan ifade etmekteler. Bu ve benzer daha bir çok olumsuzluklara rağmen PKK/HDP’yi Kürt örgütü olarak görmenin nedenleri, başlı başına sosyolojik araştırma konusudur. Acaba 1930-1940’ların ‘kadro hareketi’ Kürtler arasında mı oluşturulmak isteniyor? Bu doğrultuda ne oranda aşama kaydedilip edilmediğine dair tartışmaların yoğunlaştırılmasında yarar var düşüncesindeyim. Bazı çevrelerin düşünce ve davranış biçimiyle son tahlilde Türklüğe özentili bir tutum içinde olduğunu herkes biliyor.
    Kuşkusuz, bahsedilen mektubu kaleme alanlar, saldırganlıklarını meşrulaştırmaya çalışırken, böylesi düşünce ve davranışlardan da cesaret almakta. Öyle ki; Kürt örgütü olarak kabul edildiğini, işlediği cinayet ve katliamların bir ‘hata’ olarak görüldüğünü, ittifak edilmesi gereken bir güç olmadan da öte düzenlenecek ulusal kongrenin ‘vazgeçilmezi’ kabul edildiğini ileri sürmekte. Bunlar ve benzeri bir çok açıdan ele alındığında, PKK/HDP’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne mektup gönderme cesaretini nerelerden aldığı da  açığa çıkar.
23.04.2020
Baki Karer
Not: Mektuba ekte yer vermiyorum, isteyen gerekli yerlerde bulup okuyabilir.

   

Hiç yorum yok: