1 Nisan 2020 Çarşamba

Küreselleşme Üzerine


Küreselleşme Üzerine


    Koronavirus (Covid-19) salgınının pandemiye dönüşmesiyle birlikte küreselleşme üzerine de tartışmalar yeniden alevlendi. Bu salgın hastalıkla birlikte, toplumların yaşamında ‘hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı’ yönlü çok iddialı düşünceler ileri sürülmekte. Bu dönemde yapılan tartışmaların bir çoğunu kabullenme çok zor; çoğu ciddiyetten uzak ve komplocu. Şimdiye kadarki salgın hastalıklar ortaya çıktıkları toplumlarda ve genelde dünya düzeninde ne kadar değişikliklere yol açmışsa, koronavirüste günümüzde o kadar değişikliklere yol açacaktır.
    Koronavirüs salgınının elbette önemli sonuçları olacaktır. Ama yeni bir çağ açıp kapatacak kadar değil herhalde. Özellikle Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla birlikte hız kazanmış bir küreselleşme olgusu var. Bu süreç,  yine doğal seyrinde devam edecektir. Yani postmodern bir sürecin yaşanmayacağını söyleyebiliriz. Uzun yıllardan bu yana ortaya çıkmış ve önümüzdeki süreçte de yeni teknolojik gelişmeler eşliğinde devam edecek olan modernite, yeni toplumsal ilişkilere göre biçimlenecektir.
    Son tahlilde küreselleşme, kapitalist gelişmenin bir aşaması olan emperyalizmden bağımsız olarak ele alınamaz. Küreselleşme 1930’ ların, 1940’ların, hatta 1970’lerin devlet/toplum/birey ilişkilerinde çok ciddi değişimlere yol açmıştır. Bu dönemde her alandaki farklılıklar kendini daha net olarak ifade etmeye başlamıştır. Geçmişte hemen her alanda mutlak egemenliği temel almış burjuvazi, farklılıkları kabullenmeye, tahammüllü olmaya başlamıştır. Bunda sermayenin akışkanlığının önemli bir payı vardır. Neo-liberal politikanın uygulanışında yaşanan değişimler, burjuva iktidarlarının da değişime uğramasını getirmiştir. Hem neo-liberallerin, hem de sosyal demokratların ağırlıklı olarak tek başlarına iktidar olma olanakları oldukça sekteye uğramış durumdadır. Küreselleşmeyle birlikte her iki kesimde de ayrışmalar kendini göstermiştir. Serbest Pazar ilişkileri içinde yeni iktidar adayları veya iktidar ortakları ortaya çıkmıştır. Sanayileşmiş ülkeler bu sorunu, iç çatışmalara vardırmadan aşmayı başarmaktadır; örneğin kültür, kimlik, cinsiyet vb. daha birçok alandaki farklılıklar, bir noktada ‘eritilmekte’dir. Ama gelişmekte olan ve geri kalmış ülkeler, zaman zaman şiddetli çatışmalara sahne olabilmekte.
    Küreselleşmeyle birlikte sermayenin gezginciliği, Hindistan, Pakistan, Tayland gibi ülkelerin bile en ücra köşelerinde kapitalist ilişkilerin gelişmesinde önemli rol oynamış ve serbest pazarın egemen hale gelmesine neden olmuştur. Dünyanın bu bölgelerinde şehirleşme oranını hızla yükselterek imalat sermayesi temelli yoğun bir işgücünün oluşmasını sağlamıştır. Bu bölgelerde yoğunlaşan ucuz işgücünün ne kadar direngen olduğu veya olacağı tartışmalıdır. Esas değinmek istediğim nokta, bahsedilen ve benzeri ülkelerde yoğunlaşan işgücünün ne kadar edilgen veya direngen oluşu değil, ucuz işgücü ve yüksek kâr peşinde koşan sermayenin ulusalla yerel arasındaki farklılıkları kaldırmasıdır.
    Yeni dünya düzeni olarakta adlandırılan küreselleşmenin, ulus ve ulus bilincini örsülediğini iddia edenler de var. Bu tartışmalı bir konu. Çünkü küreselleşme bir diğer yanıyla da yerelin ulusallaşmasına, yani modern ulusa evrilmesine yol açmakta. Yine ulus bilincini geliştirmekte; aşiret milliyetçiliğinin yerini ulus milliyetçiliğinin almasına neden olmakta. Ortak dili yaygınlaştırarak, bu dilin etrafında ulusal kişiliğin oluşmasına ve ulus devletlerin de bu farklılıklar karşısında geri adım atmasına, farklılıkları kabullenmesine yolaçmaktadır.
    Tüm bunlar küreselleşmenin bir yönüdür. Olaya bir de diğer açıdan bakmak gerekir. Sonuçta vahşi kapitalizmin toplumsal yaşantımızda yolaçtığı sonuçları tartışmaktayız. Aslında küreselleşme, bir çok olumsuzluğu toplumda/bireyde içselleştirmeye çalışmakta. Kültürü tekdüzeleştirmesi, tek boyutlu toplum oluşturma gayretleri, toplum ve bireyi şöyle veya böyle düzene entegre etmeyi amaçlaması elbette tartışılması gereken önemli konulardır.  
    Küreselleşme tüm bu olumlu ve olumsuzluklara rağmen önümüzdeki süreçte dijitalleşme ağırlıklı olarak doğal seyrinde devam edecektir.
31.03.2020
Baki Karer

Hiç yorum yok: