TAŞERONLARIN ENTRİKACILIĞI
Aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği üzerine
görüşlerimi belirten bir yazı kaleme almaya başlamıştım. Ama internette bazı
web sayfalarında gezinti yaparken, çok ilginç bir habere rastladım. Haber,
sayın Mesut Barzani ile ilgiliydi; Barzani’nin istifa ettiğini iddia ediyordu.
Gelişmeleri yakından takip ettiğim için çok şaşırdım. Haberi bir kez daha
okuduğumda anladım ki, uydurma bir haber. Aslında haberden ziyade, makale biçiminde
kaleme alınmış köşe yazısı. Ama ne olursa olsun, makale veya haber metni, kendi
içinde bir yığın çelişkilerle dolu. Art niyetle kaleme alındığını anlamamak
için tam bir aptal olmak gerekiyor. Sözcüklerin itina ile seçilmiş olmasına
karşın, masa başında bir yerlerin talimatıyla kaleme alınan bir haber olduğu
hemen anlaşılıyor; biraz geveleyerek önce istifa ettiği söyleniyor, sonra haber
kaynağı olarak başka bir web gazetesi öne sürülüyor. Aslında yalan haberi veren
kendisi. Yazıyı kaleme alanda, kendini açığa vurmanın verdiği dengesizlikleri fark
etmeme mümkün değil.
Mesut
Barzani’nin Davos’a Dünya Ekonomik Forumu toplantılarına gitmeden önce haberin ortaya
atılmasını, kimse bir rastlantıdan ibaret olduğunu söyleyemez. Çünkü Kürt
Bölgesel Yönetimi başkanı olarak böyle bir toplantıya Mesut Barzani’nin davet
edilmesi, çok önemli bir gelişmedir. Böylesine geniş çaplı uluslar arası bir
toplantıda Kürdistan’ın temsil edilmesi bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Uzun,
sabırlı, bir dizi tuzaklarla dolu bir mücadelenin ardından bu noktaya
gelinmesi, verilen mücadelenin meyvelerinin toplanmasıdır. Kürdistan Bölgesel
Yönetimi tarafından izlenen strateji ve taktiğin doğruluğunun bir sonucu olarak
Davos’a gidilmiştir.
Peki, Kürt halkının elde ettiği bu başarıdan kimler rahatsız olur? Böylesi anlarda
verilecek klasik yanıtları hemen herkes tahmin eder. Hiçte öyle tahmin
edilenler değil; bu sefer esas rahatsız olanlar, kendini ‘Kürt’ olarak
tanımlayanlardır. Nasıl Kürtler’se... Şöyle ‘Kürtler’; ‘Kerkük Kürt şehri değildir,
Irak’a aittir’ diyenler. Hatta bunlar bir aralar ‘Kerkük’te ‘Öz yönetim ilan
edeceğiz’ diye yanıp tutuşmuştu. Dahası var, Kerkük’le yetinmeyip şimdilerde
Şengal’de Kantonculuk peşinde koşmakta. İşte yalan istifa haberlerinin
yaygınlık kazanması için hummalı faaliyet içinde bulunanlar, bunlardır. Ama
haklarını yememek gerekir, bu sefer yalnız başlarına değillerdi; hem G.
Kürdistan’ın içinden, hem de Haşdi Şabi’den müthiş destek aldılar. Daha Davos’a
ayak basmadan Mesut Barzani’nin ayakları altından halıyı çekmek istediler.
Hem Şengal’de oynanmak istenen provokasyonların, hem de Mesut Barzani
hakkında verilen yalan haberlerin perde arkasında, Kürt Bölgesel Yönetimi’ne karşı
darbe girişimlerinin bulunduğunu söylersek, hiçte abartmış olmayız. PKK’nin
G.Kürdistan’da son dönemde bazılarıyla birlikte ittifak halinde bir takım
girişimler içinde bulunması, dikkat çekicidir. Bu girişimler, bir yönüyle 15
Temmuz öncesi Türkiye’de yaşananlarla benzerlik içermektedir. Bir iktidarın uygulamalarını
herkesin beğenmesi mümkün değildir, dolayısıyla iktidara karşı hoşnutsuzlukları
dile getirme hakkını kimse kısıtlayamaz. Ama eleştiri hakkının arkasına
sığınarak işi darbeciliğe götürme, kabul edilemez. Darbeci anlayışa hizmet eden
ayak oyunlarıyla, eleştiri hakkı kesinlikle birbirine karıştırılmamalı. İşte,
Mesut Barzani’nin daha Davos’a gitmeden yalan istifa haberlerini
yaygınlaştırma, darbeci anlayışın kendini ele vermesinden başka bir şey
değildir.
Bu yalan haber; Kürt halkının kazanımlarını uluslar
arası platformda yok göstermeyi amaçlamıştır. Ayrıca Kürdistan yönetimini gayrı
meşru göstermeye çalışmıştır. Kim veya kimler adına bu oyunun tezgahlandığını
artık herkes görmelidir. Bu girişimin baş aktörü, hiç kuşku yok ki İran’dır.
İran’a taşeronluk yapan güçlerin başını çeken PKK, Kürt halkının kazanımlarını
‘hiçe’ indirgemeye kalkışmıştır.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi hemen her alanda yaptığı atılımlarla büyük
başarıların altına imza atmıştır; Ortadoğu’nun belirgin olmayan koşullarına
rağmen ekonomik ve askeri alanlarda çok ciddi adımlar atmış, toplumun refah
düzeyini yükseltmede başarılı olmuştur. Her şeyden önce, Bölge’de yaşanan onca
karmaşaya karşın, demokrasi alanında komşu ülkelere örnek olacak biçimde
cesaretli uygulamalar içine girmiştir. Atılan bunlar ve benzeri adımlar
sonucudur ki bölgesinde bir irade, güç olma konumuna yükselmiştir. Böylesi
gelişmeler dikkate alınırsa, taşeronların asılsız haberlerden niçin medet
umdukları kendiliğinden açığa çıkar. Bu taşeronlar, yalanlarla, dedikodularla
Kürt halkını infiale sürükleyip, ortaya çıkacak kargaşa ortamında ulusal
güçleri tasfiye etmeyi ummaktadır. Taşeronlar ne tür çabalar içinde
bulunurlarsa bulunsunlar, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni, daha doğrusu ulusal
güçleri tasfiye etmeye güçleri yetmeyecektir.
Baki
Karer
21.01.2017