6 Mart 2024 Çarşamba

YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE

 YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE

 

    Türkiye’de son yirmi yılda oluşan koşullarda yerel seçimlerle genel seçimler arasında bir fark kalmadı. Aslında nasıl ve neden bu noktaya gelindiği ayrı bir tartışma konusu. İktidar partisiyle muhalefet partilerinin halka sundukları vaatler arasında pek bir farklılık yok. Sadece anlaşılmayan taraf; iktidar muhalefetmişcesine söylemde bulunurken, muhalefet partileri de iktidar partisi tarzıyla vaadlerde bulunarak propaganda yapmakta. Böylesi bir hareket tarzı, her iki taraf için siyasette tıkanıklığın ifadesidir. Bu tutum, ister istemez, toplumsal düzlemde ayrışmaya, çatışmaya neden olmakta. Çatışmacı, cepheleştirici siyaset toplum içinde tarafların birbirini dıştalamasını, ötekileştirmesini olağan hale getirmekte. Bu hareket tarzı, çok tehlikeli bir yola girişin ön adımıdır. Toplumu cepheleştiren siyasetin bir de vatan millet sakarya edebiyatını temel alması, ötekileştirmeden daha da öte bir durumdur; yani döşenmek istenen zeminin gelecekte topluma ne kadar yabancı olacağının bir göstergesidir.

    Seçim için yapılan propaganda biçimlerine bakıldığında, halen ‘şehir devlet’ anlayışından kurtulup ulus devlet anlayışına ulaşamamanın sancılarını görmemek mümkün değil. Kurum ve kuruluşlarıyla hukuksal çerçevede işlerlik kazanmış merkezi devlet anlayışının yerleşmediğine şahit oluyoruz. Mucizevi kahramanlıklarla toplumsal yapıda değişimlere yol açacağını iddia edenler, kendilerine atfettikleri ‘kurtarıcı’ rolüyle ortalıkta dolaşıyor. Bilimden ve akılcı düşünmeden tamamen uzak, birey ve toplumda sürü psikolojisini egemen kılmanın çabası yürütülmekte. Bilinç oluşumuna, bireyler arası bilinç akışına neden olması gereken seçim propagandaları, bizde, tam tersi bir işlev görmektedir. Bizde seçim propagandası demek, bilinç karmaşası, hemen her alanda bulanıklık demektir. Bireyi ulusun bireyi olmaktan çıkarma hedeflenmektedir. Çünkü birey ulusun bireyi haline geldiği noktada vatandaşlık bilinci gelişir, sorgulama başlar. Bu da bireyin yükümlülükler altına girmesini getirir. Bu çoğulcu, demokratik toplumun inşası anlamını taşır. Birey, ulus bilincine vardığı oranda özgürdür ve toplumun bir parçası haline gelir. Ama bizde bütün bunlar bir tarafa bırakılır. Özellikle seçimler döneminde dinsel temaların ön plana çıkarılmasının bir nedeni de, bireyi yükümlülüklerinden uzaklaştırmak içindir.

    Seçim döneminde ortaya çıkan adayların önemli bir çoğunluğu, ‘ben’le işe başlar yani ‘benim’ der. Süreci kendileriyle başlatarak kurtarıcı katına çıkmaya çalışırlar. Geçmiş tarihi süreci ve bu süreçte ortaya çıkmış değerleri görmemezlikten gelirler. Buyurganlar; topluma hep önermelerde ve tavsiyelerde bulunurlar. Ama eylemi hep reddeden birer ucubedirler, toplumda dönüşüm için direnişte, eylemde bulunmayı kabul etmezler. Propaganda ve seçim faaliyetleri boyunca bir çoğu kendini kültleştirmenin çabasını yürütür. Kült haline geldikleri oranda kurtarıcı rolü oynayacaklarına inanmışlardır. Aslında bu halleriyle her biri birer cahildirler. Bu cahillerin morfoloji üzerinden araştırmaya tabi tutulmasına ihtiyaç vardır.

Baki Karer

27.02.2024

Hiç yorum yok: