2 Ekim 2022 Pazar

MOLLA DİKTATÖRLÜĞÜ

 

 


MOLLA DİKTATÖRLÜĞÜ

 

    Geçmişte birçok devlete, uygarlığa ev sahipliği yapmış İran, bulunduğu coğrafyada bugün her türlü çağdışı uygulamaların merkezi haline gelmiştir. Cahiliye dönemini temsil eden bu rejim, gericiliğin kaynağı olduğunu bir kez daha göstermiştir.

    Soğuk savaş döneminde ABD’nin ‘Yeşil Kuşak Projesi’ gereği, İran ‘da cehaletten kaynaklı cesarete sahip yağmacı yığınların iktidarı ortaya çıktı. Bugün Amerika Birleşik Devletleri’nin ve genel olarak Batı dünyasının İran’a karşı tavır alışları, çıkarlarına yeterince hizmet etmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu anlamda Batının tavrı tartışmalıdır. Aslında ne Avrupa, ne de ABD İran’ın nükleer güç haline gelmesinden pek o kadar tedirgin değildir. İran’ı dengeleyecek ve nükleer silah kullanmasına engel olacak pek çok enstrümana sahiptirler. İran’ın nükleer güç olma çabaları, Ortadoğu’da kargaşayı uzun vadeli kılmanın bir aracı olarak kullanılmaktadır. Bu yolla bölge ülkelerinin çoğunluğunun, Batı’nın büyük güçlerinin eli altında hareketsiz kalması sağlanmaktadır. Böylece hem Ortadoğu ülkeleri arasında çelişki ve çatışmalar sürekli kılınmakta hem de yer altı ve yer üstü kaynakları daha kolay talan edilmekte. Bugün Bölge ülkeleriyle yüzlerce milyar dolarlık silah ticareti anlaşmalarının yapılmış olması, mevcut konjektürel durumu bize yeterince izah ediyor.

    İran rejimi geldiği noktada önemli oranda tıkanma içine girmiştir. İçte iktidara nefes aldıracak kanalların epeyce tıkandığını söyleyebiliriz. Rejim artık kendini, uyguladığı ekonomi politikayla ve uluslararası ilişkilerde edindiği yerle tanımlamaktan çoktan uzaklaşmış durumdadır. Hatta ağzına pelesenk ettiği İslam ideolojisiyle de kendini tanımlamayı çoktan terk etmiştir. İslam’la felsefe arasında bağlantı kurmanın yerine, fetişleştirilmiş İslami kavramları yerleştirmeye başlamış olması, iktidarın müşrikleşmesini sağlamıştır. Bir de bu nedenden dolayı iktidar, tümüyle kadına, kadın saçına, kadının bedenine düşmanlıkla kendini tanımlamaktadır. Rejim, insana düşmanlığını, insanı doğuran varlığa karşı duyduğu kin ve nefret üzerine oturtmuştur. Ayrıca Kürt kızı Mahsa Amini’nin seçilmesi pekte tesadüflerle açıklanamaz. İktidarın ötekileştirici, ayrıştırıcı, yani ırkçı yüzünü göstermektedir. Sekülerizme karşı çıkma adına koyulan her ‘tahdid’ eninde sonunda nefretin ürünü olmaktan öte gidemez.

    Bugün İran’da esas olarak kadına karşı duyulan kin ve nefrete karşı bir isyan bayrağı çekilmiştir. Protestolar oldukça yaygındır. Ama henüz faşizmin de ötesinde olan ırkçı iktidarı alaşağı edecek boyutta değildir.  İran’da devlet aygıtı oldukça ayrıştırılmıştır. Bürokratik aygıtlarla toplumun önemli bir kesimi kontrol altında tutulmakta. Bir ölçüde ayrıcalıklı olan bu kesimin çıkarları iktidarla ters düşer bir konumda değildir. Ayrıca Irak’la savaş süresince çevre ülkelerinden nüfus hırsızlığıyla kazanılmış küçümsenmeyecek bir kitlenin varlığı biliniyor. Rejimin militanlığını yapanlar arasında bu kitlenin varlığı göz ardı edilemez.

    Yaygın protestolar bugün için iktidarı yıkmaktan uzak olsa da birçok alanda geriye adım attıracak sonuçlara yol açacaktır.

30.09.2022

Baki Karer

Hiç yorum yok: