RUSYA-UKRAYNA ÇATIŞMASI
ÜZERİNE
Özelikle son birkaç aydan bu yana Rusya’nın
Ukrayna’ya karşı askeri bir harekât düzenleme ihtimali üzerine yoğun
tartışmalar yapılıyor. Batı Bloku ülkeleri ve Rusya arasında tehlikeli bir oyun
oynanmakta. Batı bloku ülkeleri denilince; akla ilk gelen NATO ve Amerika
Birleşik Devletleri’dir. NATO ve ABD gelecek birkaç on yılın stratejisini
oluşturmaya çalışırken, Rusya’da egemenlik bölgesinin sınırlarını çizmenin
uğraşı içinde. Ukrayna bu satranç oyununda seçilmiş bir figürdür sadece;
fillerin kapıştığı sahada bir nevi çimen olmaktan çekinmemenin, ya da zaman
zaman yaramaz çocuk rolüne kendini kaptırmanın cezasını çekiyor.
Rusya ve özellikle de ABD Ukrayna’yı bahane
ederek, birbirlerine karşı mevzilenmelerini daha ileri bir düzeye çıkarmak istiyor.
Yani her iki tarafta daha fazla kazanç elde etmeye çalışıyor. Aslında olup
bitenler bir anlamda soğuk savaştır. Geçmişte, SSCB yıkılmadan önce NATO ve
Varşova Paktı, daha doğrusu, ABD ve SSCB birbirlerine karşı oyunlarını direkt oynarlardı.
Ama bugün, ABD ve Rusya Federasyonu doğrudan karşı karşıya gelmeden birbirini
alt etmenin çabası içinde. Yani küreselleşme koşullarında yürütülen bölüşüm
savaşı çok farklı biçimlerde uygulanmakta. Her iki tarafta birbirine karşı
mevzi kazanmak için zaman zaman bazı ülkeleri, çoğu zaman da kendilerine bağlı
örgütleri kullanmaktan çekinmemektedir. Örneğin Rusya’ya karşı bir dönem Afganistan’ı,
Gürcistan’ı ileri süren NATO ve ABD şimdi de Ukrayna’yı kullanmaktadır.
Ukrayna’nın bir NATO üssü olarak kullanılmasını kabul etmeyen Rusya, bu konuda sonuna kadar diretecek bir tavır içindedir. Açıktır ki, Ukrayna cephesinde çizilecek egemenlik sınırı, aynı zamanda Kafkas cephesinin sınırlarını da belirleyecektir. Rusya’dan Çin’e yeni petrol boru hattı açma girişimi bunun içindir. Aynı biçimde Kuzey Akım İki projesi de egemenlik alanı sınırlarını belirleme girişiminin bir parçasıdır. Rusya ikinci paylaşım savaşı sonrası yapılan anlaşmanın benzeri bir bölüşüm peşindedir. Yani ikinci bir Yalta dayatmaktadır. Ama ABD, Soğuk savaş döneminde olduğu gibi uzun süreli yıpratıcı çatışmayı tercih etmekte.
RUSYA NEDEN DİRENGEN DAVRANIYOR
Rusya, eski Varşova Paktı üyesi birçok
ülkenin ve SSCB’den ayrılan Baltık ülkelerinin NATO’ya üye olmasına ses
çıkarmamış, demeç düzeyinde tepkilerle yetinmişti. Ukrayna olayında ise farklı
bir direnç gösteriyor. Nedeni de günümüzde küreselleşmenin geldiği düzeyle ve ortaya
çıkardığı koşullarla ilintilidir. Artık üretime dayanmayan, gezginci sermayenin
geldiği merkezlere geri dönme eğilimi ağır basmaktadır. Buna bağlı olarak Uzak Doğu,
Asya, Orta Doğu ve Latin Amerika
ülkelerinde sıcak parayla ekonomik genişleme döneminin sona erdiğini
söyleyebiliriz. Halihazırda yeterli olmasa da ekonomik kalkınma modellerinin
temel alınacağını gösteren girişimleri görüyoruz.
Küreselleşmenin yaygınlaşması hemen her
kıtada veya belli başlı bölgelerde söz sahibi olmaya başlayan bölgesel güçlerin
de ortaya çıkmasına neden olmuştur. Örneğin Türkiye, İran, Brezilya, Şili,
Meksika, Mısır gibi. Elbette bunların sermayenin ana merkezlerinden bağımsız ve
sanayileşmiş güçler olduğunu söyleyemeyiz. Ama öbür yandan B.Avrupa, ABD ve
Rusya Federasyonu da bu bölgesel güçleri aşarak, ya da eskiden olduğu gibi hiçe
sayarak hareket edememekte. Yani küresel koşullar, süper güçlerin istemi
dışında, bölgesel güçlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Sanayileşmiş ülkeler
ve süper güçler, bir anlamda bölgesel güçlerle güç bölüşümünü kabul etmek
zorunda kalmıştır. Ambargo ve dayatmalarla ‘hizaya getirme’ çabasının sonuçsuz
kalacağı nihayet anlaşılmıştır.
Öte yandan NATO da artık eskisi gibi
değildir. Üye ülkelerde eski kararlılık ve birlikte hareket etme isteği yoktur.
Fransa’nın Avrupa Birliğinin nükleer gücü olarak ayrı bir baş çekmesi, Almanya’nın
Enerji başta olmak üzere daha birçok nedenlerden dolayı Rusya ile karşı karşıya
gelmek istememesi, Batı Cephesi’nin zayıflıklarıdır. Yani okyanus ötesi bir güç
olan ABD’nin istekleri doğrultusunda hareket etmenin üçüncü kez bir felakete
yol açma ihtimalini Avrupa ülkeleri dikkate almak durumunda kalmıştır. Daha da
ötesi; çıkacak bir savaşın sadece konvansiyonel silahlarla sınırlı kalacağının
garantisi de yoktur. Yine NATO’ya yeni üye yapılmış bazı küçük ülkelerden gelen
aykırı sesler ayrı bir sorundur. Ayrıca Türkiye’nin Suriye’de, Doğu Akdeniz’de,
hatta Montrö anlaşması nedeniyle ABD ile yaşadığı problemler nedeniyle NATO’nun
her istemini yerine getirmeyeceği sadece varsayımdan ibaret değildir. Tüm
bunların yanı sıra Rusya ile olan
ekonomik çıkarları göz önünde bulundurursak durum kendini daha netleştirir.
Türkiye şimdiden kendisini Batı’nın ya da Doğu’nu yanında göstermeden ziyade yuvarlak
masaya göre konumlandırmaya çalışmaktadır. Batı cephesinde yaşanan bütün bu sorunlar
Rusya’nın elini güçlendirmektedir.
Rusya’yı Batı Karşısında direngen hale
getiren bir başka etken de Çin’in durumudur. Çin artık bir süper güçtür. Ukrayna
krizinde Rusya’nın yanında yer alacağı pek tartışma götürmez. Petrol ve enerjiye olan ihtiyacının yanı sıra
Tayvan sorunu Çin’in tarafsız kalmasını engelleyen noktalardır. Bu durum
aslında Batı için bir başka tehlikeyi beraberinde getirmekte; küresel
koşullarda Doğu ‘Barış’ içinde gösterilirken, Batı ‘savaş bölgesi’ olarak
tanıtılmaktadır. Ukrayna’nın yem olarak öne atılması, Avrupa’nın ‘vahşi’ yönünü
tekrar tartışılır hale getirecektir. Demokrasi, insan hakları ve özgürlüğünü
savunamayan bir Batı algısının yaygınlık kazanmasının sonuçları üzerinde
düşünmek gerekir.
Ukrayna ile ilgili olarak Rusya ‘güvenlik
garantisi’ beklentisi içindedir. Gelişmelerin seyri, Ukrayna’yı arka bahçesi
olarak gören Rusya’nın kalıcı olmaya yönelik işgale baş vurmadan çok sert bir
cezalandırmada bulunacağı yönündedir. Askeri harekât sadece cezalandırma
eylemiyle sınırlı kalsa da, Avrupa Birliği ve ABD kadar Rusya Federasyonu da
zarar görecektir. Dolaylı yollardan da olsa Rusya’nın beklediği garantilerin
verilip verilmeyeceğinde Avrupa Birliği’nin tutumu belirleyici olacaktır.
Siyaset ortaya çıkan sorunlara çok yönlü
bakabilme ve çözümler getirme sanatıdır aynı zamanda. Bakalım aklıselim egemen
gelebilecek mi?
11.02.2022
Baki Karer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder