İKTİDAR KAVGASININ
HIRÇINLIĞI
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu 19 Eylül’de verdiği demeçle ‘Kürt sorunu’nu Halkların
Demokratik Partisi ile çözeceğini söyledi. Çözeceği yerin de Büyük Millet
Meclisi olduğunu özellikle belirtti. Demeç duyulur duyulmaz, hemen her kesimden
yorumlar ve tavsiyeler arka arkaya geldi. Öylesine bir atmosfer oluştu ki
sihirbazın değneğini sadece masaya indirmesi kaldı; değnek masaya vurulduğu
anda bir şimşek hızıyla çözüm kendini gösterecek ve hemen herkes mutlu ve mesut
köşesine çekilecek… Ne âlâ! Sorunun çözümüne yönelik böylesi bir buluşa kim
itiraz edebilir ki?
Elinde sihirbaz değneğiyle dolaşan bir CHP
var. Bahsettiği ‘Kürt sorununu’ HDP denilen bir Türk partisiyle çözümleyeceğini
söyleyerek ortalığı velveleye verdi. CHP’nin tarihini ve uygulamalarını bilen
hemen herkesin bu demeçte bir puştluk olduğunu bilir. ‘Puştluk’ diyorum çünkü, sorunun
yaratılmasında belirleyici rol oynayan ve ne pahasına olursa olsun kördüğüm
olarak kalmasında direten CHP’dir. PKK’nin arkasındaki derin devlet gücüne yön
verenlerin başında gelenlerden biri de CHP’dir. Bu konuda kimsenin kuşkusu
olmaması gerekir.
Zaten uzun dönemdir ‘al gülüm ver gülüm’
taktikleriyle aklın araçsallaştırılması söz konusudur. Kürt halkının aklıyla
oynandığı gibi Türk halkının da aklıyla oynanmakta. Nesnel gerçeklilik bir
tarafa bırakılarak popülerliği temel alan bir anlayışla sorunlar geçiştirilmeye
çalışılmakta. Önceleri ekonomik indirgemeci bir anlayışla mevcut iktidara karşı
tavır geliştirilirken, bu günlerde bunun işe yaramadığı ve toplumda pek de
karşılığı bulunmadığı fark edildi. Yoksulluk, fakirlik edebiyatıyla toplumun
harekete geçirilemeyeceği, bu anlayışın her zaman ve her koşulda işe yaramayacağı
nihayet kabul edildi.Özellikle küreselleşme koşullarında toplumsallıktan ayrıştırılmak
istenen sanat, endüstrileşme sürecinde popülerliğe nasıl kurban edilmek
isteniyorsa, CHP de Kürt halkının sorunlarını popüler kültür içinde unutturmaya
çalışmakta. Daha doğrusu popülerliği körükleyerek Kürt ulusunun içinde
bulunduğu statüyü kendisi için bir kazanca, kâra dönüştürmeye çalışmakta.
Asimile edilmiş, boyun eğdirilmiş, efendisine hizmetçiliği yarış olarak kabul
etmiş bir kesimin desteğinde iktidar olmanın koşulları yaratılmak isteniyor. Bir
toplumda, ulusta hizmetçiliği içselleştirmenin çabalarından daha tehlikeli bir
şey olamaz. Bu tutum ve davranış, Dersim ya da Zilan katliamından daha
beterdir.
Genel seçimlerin yapılacağı tarih
yaklaştıkça, popüler bir deyimle, ‘Kürt kökenli Türklerle’ bir masa etrafında
geçmişi yad etmede bir sakınca görülmemekte. Yeniçerilerin suçluyu
yakaladığında ‘hoopp güümm’diye yere vurması misali, terbiye edilmişlerden
hareketle, Kürdün bitirildiğine tüm bir toplum inandırılmak istenmekte. Bildik
senaryoların tekrarı…
30.9.2021
Baki Karer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder