Hamas-İsrail
Çatışması
Üç günden bu yana Hamas’ın ani saldırılarıyla başlayan savaş, tüm şiddetiyle devam ediyor. Üstelik kısa sürede sona erecek gibi de gözükmüyor. Bugüne kadar savaşın kurallarından, Cenevre sözleşmelerinden bahsedilirdi. Savaşın tarafları ve bu tarafları destekleyenler artık hiçbir kural tanımıyor. Özellikle Batı Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri tüm güçleriyle İsrail’e destek verip, savaşın tüm çirkefliğiyle devam etmesinden yana tavırlarını koymuş durumdalar. Elbette Hamas’ın da hangi tarihi gerekçelere dayanırsa dayansın, savaş kurallarını hiçe sayarak hareket etmesi, Batı’nın vahşiliğini aratmayacak düzeydedir. Savaşmak isteyenler bir biçimde tarihi, sosyal, ekonomik vb. gerekçeler ileri sürerek kendilerine haklılık zemini oluşturmaya çalışır. Ama savaşan tarafların kendini haklı gösterme çabası önemli değildir. Önemli olan savaş koşullarında bile kin ve nefretle hareket etmemedir.
Ortadoğu’yu
Değiştirme iddiası
Hamas
saldırılarının hemen arkasından İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu yaptığı
açıklamada, ‘Orta Doğu’yu değiştireceğiz’ dedi. Çok iddialı bir söylem! İddialı
olduğu kadar da gücünü aşan bir söylem. ABD, uzun yıllardan bu yana Orta
Doğu’da ciddi değişikliklere yol açacak Büyük Orta Doğu projesini hayata
geçirmek için çalışmaktaydı. Ama görünen odur ki, projesinde elle tutulacak bir
başarı elde edemedi. Oysa Sykes-Picot antlaşmasını tümüyle geçersiz kılma
iddiasıyla yola çıkmıştı. İngiltere öncülüğünde paylaşım yapılmış Orta Doğu’da
halkların, ulusların çoğunluğu geçmişte çizilen sınırlardan elbette memnun
değil, ama önemli bir bölümünün de gayet memnun olduğu açıktır. Zaten sorunda
bu karmaşada yatmaktadır. Cetvelle çizilmiş sınırlar, Kürtler gibi tümüyle
görülmezden gelinen halkların varlığının yanı sıra bitmek bilmeyen mezhepsel
çatışmaların da kaynağı haline getirilmiştir. Sınırlar bilerek bu tarzda belirlenmişti.
İstikrar bulmayan Orta Doğu’nun enerji kaynakları, başka türlü Batı’ya
aktarılamazdı.
Sykes-Picot’u geçersiz kılmayı amaçlayan
Büyük Orta Doğu projesinin başarısız oluşunun önemli nedeni, Bölge’de
halkların, ulusların temel alınmamasıdır, İngiltere’nin yaptığı gibi ABD’de de,
mezhepsel bölünmüşlüğü temel almıştır. Ayrıca İran ve Türkiye’nin güçlü
direnciyle karşılaşmış olması bir başka önemli faktördür. ABD’nin Bölge’de mezhepsel
temelde yeni sınırlar çizmeye çalışması, hem İran’ın hem de Türkiye’nin süreç
içinde kendilerine bağlı mezhepsel hatlar oluşturmaya başlamasını getirmiştir.
Örneğin Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi daha çok bu nedenledir; Suriye,
Lübnan, Ürdün ve Mısır’a kadar kendisiyle uyumlu bir hat oluşturmasına olanak sağlamıştır.
Aynı biçimde İran’ın da Yemen’den
Filistin’e kadar mezhebe dayalı bir hat oluşturmasına hizmet etmiştir. Bütün
bunlar, ABD’nin bölgeye yönelik politika oluşturmada ne kadar acemi olduğunun
göstergesidir. Uygulamak istediği
politikanın yol açtığı sonuç, Ortadoğu’nun günümüzde karşı karşıya kaldığı
kargaşadan ibarettir.
Bu noktada İsrail’in Orta Doğu’yu değiştirme iddiası daha çok tartışma götürür. Amerika Birleşik Devletleri’yle birlikte yapmayı düşünüyor olabilir. Ama bir süper güç olarak ABD’nin, bu doğrultuda ne kadar yol aldığı ortadadır. Ayrıca Bölge’de akşamdan sabaha denklemlerin ve dengelerin ne kadar değişken olduğu tartışılamaz. Rusya-Çin gerçeği hiçe sayılarak yeniden bir bölüşüm içine girme, yani sınırların yeniden çizilmeye kalkışılması uzun süreli çatışma ve kargaşalığı getirir. Açıkçası, Suriye’de yapılan hata, tüm Orta Doğu’da tekrarlanmış olunur. Bölge’de ortaya çıkacak uzun süreli savaşın, B.Avrupa’ya negatif yansımalarının olmayacağı söylenemez. Ukrayna cephesinde yaşanan çıkışsızlığa, bir de Orta Doğu’da ortaya çıkacak uzun süreli savaşın getireceği olumsuz sonuçlar eklenecek. Ayrıca Kosova üzerinde dolaşan kara bulutların verdiği korkuyu bir kez daha düşünmek gerekir.
Hamas’ın İsrail’e Saldırısının Muhtemel Sonuçları
Bu savaşın Orta Doğu’da yeni mevzilenmelere
neden olacağı açıktır. Ayrıca bugünden sonra ortaya çıkacak savaşlarda, hiçbir
devlet süper güçte olsa, ‘istediğim gibi hareket ederim’ deme olanağına sahip
değildir. Hamas-İsrail savaşı saha güvenliğini, övünülen hava savunma
sistemlerini saf dışı bırakan yeni bir savaş taktiğini ve stratejisini getirmiştir.
Yani süper güçler bile dokunulmaz olmadıklarını kabul etmek zorundalar artık. ‘Dokunulmaz’
olana dokunulan bir dönemin kapıları aralanmıştır. ABD’nin Akdeniz’de altıncı
filoyu hareketlendirmesi biraz da gelişmelerin öngörülemezliğinin verdiği
telaştan kaynaklanıyor.
Hamasın yaptığı saldırının arkasında uzun
vadeli olmayı hedefleyen bir strateji, dolayısıyla bir devlet aklı yatmaktadır.
Bu devlet aklını kullananın İran olduğu pek tartışma götürmez. İran, Hamas
aracılığı ile İsrail-Amerikan ittifakının kendine yönelmesinin önüne geçmeye
çalışmış oldu. Yani kendi belirlediği alanda ve zamanda savaşın çıkmasına neden
olan İran, yakın ve orta vadede tehlikeyi atlatmayı hedeflemiştir. Nitekim, Amerika
Birleşik Devletleri ve B.Avrupa ülkeleri arka arkaya İran’ın saldırıyla bir
alakası olmadığı yönlü açıklamalar yaptılar.
Her şeye rağmen, içinde bulunduğumuz koşullarda,
savaşın bölgeye yayılma riskinin hiç olmadığını iddia edemeyiz. İsrail’in kara
harekâtına yönelmesi Lübnan Hizbullahı’nın devreye girmesini sağlayabilir. Bu
durum belki de ABD’nin direk müdahalesine de yol açabilir. Orta Doğu’da hiçbir
ihtimale ‘olmaz’ denilemez. Ama şimdilik sürecin İran’a’ müdahaleye kadar ilerleyeceğini
düşünmek pek zor. Öbür yandan İran, Irak veya Suriye değildir. Uzaktan atılacak
birkaç füzeyle de İran’ın sahneden çekileceğini düşünmek oldukça zor. Ayrıca Rusya
ve Çin’in vereceği destekte denklem dışında tutulamaz. Her şeyden önemlisi bölgeyi kapsayacak bir savaş,
hem Rusya’yı ve hem de Çin’in güçlenmesini getirecektir. Süper güçler arasında
esas, nihai sonuç alınacak hesaplaşma alanları olan Arktik Okyanusu ve Çin
Denizi’nde ABD’nin zayıflamasına yol açacaktır. Bu anlamda savaşın İran’ı ve
tüm Bölge’yi kapsama ihtimali şimdilik çok azdır.
İran’ın desteğinde Hamas’ın İsrail’e karşı
başlattığı savaş, aynı zamanda, uluslararası ticaret yolu projelerinin ve
Avrupa’ya gidecek enerji yollarının da işlemez hale getirilmesini sağlamıştır.
Ama ne olursa olsun, bu sefer Hamas önemli ölçüde işlevsiz hale getirilecek,
gelecek için engel olmaktan çıkartılacaktır. Geleceğe yönelik cephe gerisi
düzenlemesi yapılacağını söyleyebiliriz. Aslında biraz da ‘iç işgalci’ güç olan
Hamas’ın yok edilmesi veya işlevsiz hale getirilmesi, Filistin yönetiminin de
işine gelmektedir. Savaş karşısında Arap dünyasının yüksek perdeden ses
çıkarmamasının bir nedeni de budur.
13.10.2023
Baki Karer