30 Mart 2023 Perşembe

SEÇİM SÜRECİNİN GETİRDİĞİ SAFLAŞMA

 

 

SEÇİM SÜRECİNİN GETİRDİĞİ SAFLAŞMA

 

     Bizdeki saflaşmaların sadece önümüzdeki seçim süreciyle alakalı olmadığını hemen herkes kabul eder. Daha gerilere gidersek saflaşmaların önemli ölçüde çatışmaları da içerdiğini biliriz. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana geçen sürede her on yıl çok ciddi çelişki ve çatışmaları içinde barındırır. Yani her on yıllık zaman dilimlerinin kendine has özellikleri vardır. Öyle ki, toplumsal yapımızda ortaya çıkmış ayrışma ve saflaşmalar zaman zaman iç savaş boyutlarına bile ulaşmıştır.

    14 Mayıs 2023 seçimleri de toplumsal yapımızda çok ciddi bir cepheleşmeyi getirmiştir. Çıkarlar üzerine yaratılmış çelişki ve çatışmaların, kitlelerin bünyesinde yarattığı çok yönlü olumsuzlukların sonuçlarını önümüzdeki süreçte göreceğiz. Ama şimdiden hiçte hoş olmayan bir tabloyla karşılaşacağımızı söylersek, abartı yapmış olmayız.

    Özellikle son yirmi yıldan bu yana bu derece bıçak sırtı yürüyen bir iktidar kavgası olmamıştı. Mevcut siyasi ortamda esas olarak iki ana cepheleşmeden bahsedebiliriz; cephelerden birinin başını çeken, Chp-Hdp-İyi Parti birlikteliğidir. Chp ve İyi Parti’nin başını çektiği Millet İttifakı veya Altılı Masa olarak ifade edilen masanın diğer ortakları sadece bir görüntüden ibarettir. Yine aynı biçimde Hdp’nin kendini sol olarak ilan eden Tip’le kurduğu birlik, aslında geniş kitleler nezdinde Chp-Hdp ve İyi Parti ittifakını saklamada kullanılan bir örtüdür. Bir diğer değişle görüntüyü kurtarma operasyonudur. İkinci cephede ise, omurgasını Akp ve Mhp’nin oluşturduğu Cumhur İtifakı yer almaktadır. Cumhur ittifakının diğer bileşenleri de kitlelerde psikolojik etki sağlamada kullanılan araçlardır.

    İki cephe arasında yapılan sert tartışmalar, seçim sürecinde taraf olan her kesimi derinden etkilemekte, toplumsal problemleri daha da derinleştirmektedir. Ama bu durum, Kürt aydınları, Kürt politikacıları ve örgütlenmeleri için çok önemli koşullar ortaya çıkarmıştır. Böylesi koşullar, belli amaç ve hedefler için örgütlenme yapmış güçler açısından hem daha geniş kitlelere ulaşmada hem de örgütsel alanda kurumlaşmayı sağlamada önemli dönüm noktalarıdır. Sadece örgütsel açıdan değil, düşünsel açıdan da toplumda kalıcılığı sağlayacak önemli fırsatlar yaratır. Kürt örgütlenmeleri açısından sorun şu veya bu kadar sayıda milletvekili çıkarma olmamalıdır. Milletvekili çıkarıp çıkaramama hiç önemli değildir. Önemli olan; ‘Kürdüm, yurtseverim’ diyen herkesi kapsayacak biçimde örgütsel yapıyı kitleselleştirme temelinde kurumsallaştırmadır. Kurumsallaşmaksa çözümün anahtarıdır. Bu tarz bir yönelimi temel alma; başkalarının kimliğini yüceltmeyi kabullenmemedir. Ulusal kimlik üzerinde ısrarlı olunduğu sürece modern ulus olmanın bilincine varılır. Ulusal, kültürel kimliğe aidiyet sorunu ancak bu biçimde çözülür. Bireyi ulusa bağlamanın yolu buradan geçer. Yani günümüzün örgütlendirilmiş Hamidiye Alayları Pkk/Hdp ancak böylesi bir tavırla geri püskürtülür. Maddi çıkarlar uğruna kırmızı koltukta oturmak için Kürt kıran Pkk/Hdp pöçüğüne takılanlar ve aynı zamanda vahşi kapitalizmin şekillendirdiği burjuva muhalefetlerinin paspaslığına razı olanlar, er veya geç tarihin çöplüğündeki yerlerini alır.

2023.03.30

Baki Kare

10 Mart 2023 Cuma

Seçim Yarışı

 

 

 Seçim Yarışı

 

    6’lı masa 2023 genel seçimleri için Cumhurbaşkanı adayını nihayet belirledi.  Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığına aday gösterildi. Aday gösteren beş parti de sağcı ve muhafazakâr. Yani Türkiye’nin tüm renklerini bir araya topladığını iddia eden CHP’nin etrafının tam tersi bir durumla çevrelendiği görülüyor.  6’lı masa; bağnaz dinci kesimden, ülkücülerden ve neo-liberalcilere kadar sağın tüm çeşnisini barındırmaktadır. İktidarı her açıdan en sert ifadelerle eleştiren 6’lı masanın, bırakın solun yanından geçmeyi ‘merhaba’ bile dememek için bin bir takla atmasını ne ile ifade edeceğiz? İttihat Terakki türemelerinden biri olan CHP’yi sosyolojik olarak sola ya da sosyal demokrasi cenahına mı yerleştireceğiz?  CHP’den umutlu olmamızı sağlayacak elle tutulur ne tür verilerin olduğu ortaya koyulmalı. Örneğin CHP’nin Ahrar Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkasıyla benzeşmeyen yanları kadar ortak olan yanlarından hareket ettiğimizde, altılı masanın durumu daha iyi anlaşılır.  Sahip oldukları ortak özelliklerden dolayı aynı kapıdan içeri girmek için birbirlerini çiğnemekteler.  Bu durum bizdeki sınıf ayrışmasıyla uyum içindedir.  

    Küreselleşme koşullarında toplumsal realitede karşılık bulmak için çaba içinde olmayan CHP ve solun önemli bir kesiminin durumu tartışılmalıdır. Kemalizmin ve sol geçinen bazı kesimlerin Jakobenliğinden ziyade Bonapartist yönü, özellikle de bugünlerde yeniden gündemleştirilmelidir. Yıllarca MDD ve YÖN çizgisinin sol içinde etkin olması boşuna değildir, Bunlar günümüz koşullarında, özellikle de seçim arifesinde alışkanlıklarını ayyuka çıkarmış durumdalar. Ama farkında olmadıkları ya da kabullenmedikleri bir durum var, o da; Bonapartizmin ordu ayağı artık kullanılır olmaktan çıkmıştır ve bu ayağın eski tarzda işlevsel hale gelme ihtimali de yok. Duaları, beklentileri boşunadır. Şöyle veya böyle AKP’ye karşı çıkma adına solun önemli bir kesimi Kızıl Elma’nın bir parçası haline getirilmiştir.  

   AKP neo-liberal ekonomi politikayı uygulamada ısrarlı davranırken, 6’lı masa bileşenlerinin farklı ekonomi politikalar uygulayacağını kimse iddia edemez. Aslında sorunun özü, çıkardır. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana uzun yıllar tuzu kuru olan kesimin yeniden eski konumuna kavuşma kavgası vardır. Mevcut iktidarın yerine gelmek için kavga verenler, istediğimiz demokrasiyi egemen hale getirecek değiller. Bu noktada, sol hareketin görevi, aynı zemin üzerinde farklı yönlere bakanlar arasında tercih yapma olmamalıdır. Sol, kendini gerçek kimliğiyle toplumda ağırlık merkezi oluşturacak bir konumda tutmalıdır. Daha birkaç gün öncesinde mega kentlerden biri olan Bursa’da Kürt halkına karşı hortlayan barbarlığa, estirilen ırkçılığa karşı kitlesel bir karşı duruş sergilemeyen sol hareketin, kendini tekrar gözden geçirmesinde yarar var. Gerçek demokrasi hattı buradan geçer.

2023.03.09

BAKİ KARER

1 Mart 2023 Çarşamba

 

 

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI NE YAPMAK İSTİYOR?

 

    Birkaç gün önce Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı bir kurul tarafından, evlat edinilen veya edinilecek çocuklar üzerine bir açıklama yapıldı. Yapılan açıklama toplumda çok büyük bir infial yarattı. Düşünülmeden ne tür sonuçlara yol açacağı hesaplanmadan yapılan bir açıklamaydı bu. Her ne kadar ‘düşünülmeden’ diyorsam da aslında yapılan açıklama, bazı insan beyinlerinin hâlâ binyıl önceki düşünce yapısıyla uyumlu olabileceğini de bize gösteriyor. Yani bunlar bir nevi anakronik düşünce ve davranış biçimlerine sahip insan türleridir. Çünkü bin beş yüzyıl önceki değer yargılarıyla hareket etmektedirler. Yakın zamanda altı yaşındaki kız çocuğunu evlendirenler ortaya çıkmıştı. Hatta çocuklarla evlenmeyi savunan bir güruh mahkeme önünde toplanma cesaretini bile gösterebilmişti. Bu sapık topluluğun eylemlerine karşı ciddi bir tepkinin gösterilmemiş olması da ayrıca üzücü bir durumdur. İnsanlıktan nasibini alamamış bu tür çağdışı topluluklara baktığımızda Türkiye’de toplumsal yapının değişim yönü üzerine kaygılanmamak elde değil. Türkiye’de laiklik bazı odaklarca tartışmalı noktaya mı getirilmek isteniyor sorusunu sormak zorunda kalıyor insan.

    Laik olduğunu iddia eden bir devlet örgütlenmesinde, belli bir dine ve mezhebe dayalı Diyanet kurumunun devlete bağlanması her zaman tartışmalı olmuştur. Bu durum, doğal olarak laikliğin uygulanıp uygulanmadığını sorgulanır kılmıştır. Böylesi bir yapının, seküler bir toplumun ortaya çıkmasında engelleyici bir rol oynadığını kabul etmek gerekir. Toplumda yurttaşlık bilincini geliştirme ve sorgulayıcı bireyler yaratma, devletin, din ve mezheplere karşı eşit mesafede oluşuyla orantılıdır. Ama bu ayrı bir tartışma konusudur. Şu anda tartışılan, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı bir kurulun açıklamasıdır. Yapılan açıklamanın geri çekilmiş olması, sorunun tartışılmasına engel teşkil etmiyor. Çünkü yeni açıklama önceki açıklamayı farklı bir üslup ile kabul ediyor. Yani yanlışta hala diretme var. Bahsedilen kurulca yapılan ilk açıklamadaEvlat edinenle evlatlık arasında evlenme engeli olmadığı" dile getirilirken, toplumda ortaya çıkan tepkiler karşısında yapılan ikinci açıklamada sorun, ‘mahrem’ olup olmama açısından ele alınarak geçiştirilmeye çalışılmakta. Aslında tartışmaya konu olan sorunu salt evlat edinmeyle bağlantılı olarak değil, hem ahlaki açıdan hem de düşünce yöntemi ve bilgi üretimi açısından ele almak gerekir. Din bir düşünme yöntemi değildir; bazı çevrelerin iddia ettiği gibi ‘dinsel düşünme‘ diye bir şey yoktur; somut gerçeklikler temelinde akılcı düşünme ve bilimsel temellerde bilgi üretimi vardır. Hele hele bir felaket ortamında akla ilk gelen evlat edinilen bir çocukla evlilik oluyorsa, işte orada bir korkunçluk var demektir. Din korkuyla anılır hale gelmişse, dinin yerini hadisler almışsa, bugünün sosyal yaşamı hadislerle düzenlenmeye çalışılıyorsa, şiddet ya da zor artık tek çıkar yol olarak görülmeye başlanmış demektir.

   Aslında bizde dinsel sorunların hâlâ bu tarzda tartışılıyor olması, Türkiye’de muhafazakâr kesimin toplum nezdindeki algısını bir türlü değiştirememesinden kaynaklanmakta. Çünkü muhafazakâr kesim geçmiş yüzyıllık süreç içinde kendi aydınlarını ve entelektüellerini yetiştirmeyi başaramamıştır. Bu kesimin en ileri aydını olduğunu söyleyenler bile hiçbir birikimi olmayan imamların ya da cemaat liderlerinin peşinde sürüklenmiştir. Bu durum ister istemez muhafazakarlığın baş örtüsüyle ve namazla tanımlanmasına yol açmıştır. Bu tarzda sığ ve çorak kalışın Diyanetin yapılanmasına yansımaması mümkün değildi. Bu kurumun ortaya çıkan sorunlar karşısında çağdaş düşünceler ortaya koyamaması ve yanlış tavırlar geliştirmesinin başlıca nedenlerden biri de budur.   

    İşte Diyanet’in ahvâli; hal-i pür melali!

 

   2023.02.28

BAKİ KARER