SIĞITRMAÇLARIN
ZIBIRTLIĞI
Zaman kavramı fizik, felsefe, matematik
açısından ele alındığında aynı ve tek tanımlamanın geçerli olmadığını hemen
herkes kabul eder. Ama zamanı süre olarak ele alırsak ölçü birimi ile karşılaşırız;
günler, haftalar, saatler, dakikalar v.b biçiminde. Bizler, zamanın belli bir
kesitiyle sınırlı yaşam sürdürürüz. Bu süre içinde bazılarının senkronize
olamama durumuyla karşılaşması olasıdır. Yani hemen herkes, zamanı kavrayacak
beyin gelişmesine sahip olmayabilir. Bazıları, nöronlarını harekete geçirecek
iletkenlikten yoksundur. Ama öbür taraftan, dışardan verilen mikrodalga
ışınlarıyla hareket ettirilme beleşçiliğine bayılırlar; çünkü dumura
uğramışlardır, sürekli dürtüklenmeleri gerekir. Ayakları üzerinde duracak güç
ve cesarete sahip olmadıkları için itiklenmeyi veya dürtüklenmeyi alışkanlık
haline getirmişlerdir. Oysa bu durum, evren içinde ‘ben de varım’ deme
cesaretinden yoksunluktur.
Böylesine medeni cesaretten ve düşünme
yetilerinden yoksun olanlardan bazıları, yanar döner ışıldak benzeri ortalıkta
dolaşmaktan çekinmezler; yalanlarıyla içinde yaşadığımız süreci tanınmaz hale
getirmenin gayreti içinde olmayı bir marifet sayarlar. Hem nalına hem mıhına
vurarak, daha doğrusu gerçekleri alt üst ederek ilerlemenin uğraşını verirler.
Neden? Sergiledikleri bu tür davranışlarla gerçeklerin üstünü örtülemek ve
yaşamları boyunca tartışmalı kişiliklerinin açığa çıkmasını engellemeyi
başaracaklarını zannederler. Bunlar ’Yalancı Tanıklar Kahvesi’nin Muhsin’i*
misali kapıldıkları aşağılık duygusuyla Enver’lerin Cemil’i olmayı gözü kara
kabul edenlerdir. Şimdilerde öylesine paçavra haline gelmişler ki, eşikten
geçerken önce sağ ayağı atmayı unutan sen miydin yoksa ben miydim tartışmaları
yapmaktalar, hem de hiç yüzleri kızarmadan.
Bu nedenledir ki, sabah Barzani ailesine,
öğleyin Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne, akşam olduğunda da Kuzeyin Kürt ileri
gelenlerine ağzına gelen küfürleri sarf etmekten çekinmemekteler. Önümüzdeki
süreçte daha da saldırgan hale gelecekler; PKK’nin Güney Kürdistan Yönetimi’ne
yönelik hainlikleri hızlandıkça, bunlar da Kuzey’de önlerinde dikilen herkese
karşı kampanyalarına hız verecekler. Dört elle hazırlıklar yapılıyor. Ama
çabaları beyhude.
Mitomani pençesinde kıvranan böylesi
tiplere bazıları iyi niyetinden, bazıları da silik yaşamlarından ne pahasına
olursa olsun kurtulma umuduyla destek vermekte. Kapı aralığında dedikoduyu
meslek edinmiş ortam kızıştırıcı kimileri de, karşı olduklarını söylemelerine
rağmen ileri iteklerler. En tehlikeli olanlar da bunlardır. Bunlar PKK’ye,
Kandile ve yüzer-gezerdeki soysuza karşı olduklarını iddia ederler. Oysa
hayatları yalandır; PKK’nin, Kandilin koltuk değnekçileridir.
Ayrıca PKK’nın ilk İŞİD’ci müfrezesinin
sorumlusu olarak görev yapmış, peşmerge yakmaktan, kurşuna dizmekten büyük haz
almış olan biri, gayet sinsi yöntemlerle masum gösterilmeye çalışılmakta bu
günlerde. PKK ve bel paçavralarına, Kandil’e hain deme yasaklanacakmış! Hatta
‘PKK gerillalarına’ söz söyletilmeyecekmiş…Ağrı Dağı’nın zıpçıklarının üzerinde
durduğunu iddia eden bu İŞİD’ci bücür, kaya parçası olup başımıza düşecekmiş!
Dahası da var; İçerde yatarken hapishane
görevlilerine aşüfte rollerle en ahlak dışı servis hizmeti yapan bir ahlaksız,
olmadık dedikodularla orada burada boy göstermekte. Bu şahsın içerden çıktıktan
sonra bordolu bir ajan olduğunu herkes bilir. Rojava’da PYD-YPG çöplüğünde
gagalanan, Güneyde KBY’ne karşı Kandil/PKK hizmetinde olan, Kuzeyde PKK/HDP’nin
ökçesini yalayan bu ajan, çok iyi tanınmalı; öbür yakadan, görevi icabı
Erivan’dan havlanır.
Her zaman olduğu gibi, bu sefer de açık
açık söylüyorum; PKK/HDP ve tüm yan kuruluşların her biri Kürt/Kürdistan
düşmanı hain yapılardır. Gerilla merilla falan yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır,
sadece Kürt halkını arkadan hançerleyen çapulcuk yapılmıştır. PKK’nin
soykırımcılığını kimse örtüleyemez. Karşı iddiada bulunan hainler varsa eğer
sinsilik yapmadan, açıkça kendini ortaya koymalıdır. Kimse beni dile getirdiğim
böylesi gerçeklerden geri durduramaz. Çamurlarınız havada kalır, boşunadır,
bunu bilesiniz.
Şu veya bunun iyi niyetini, saflığını,
temiz Kürt duygularını, sergilenen bireysel özgüveni ve fedakarlıkları
tartışmıyoruz; sonuçta örgütlendirilmiş bir yapıyı tartışıyoruz. Bu aralar bu
sahte pehlivanları daha çok göreceğiz. Dedi kodu ve yalanlara dayalı yelin
nereden estirildiği çok iyi biliniyor. ‘Biz PKK’ya karşı değil, Öcalan’a
karşıyız’, ‘gerillayı sahipleniyoruz’, ’mücadelemizi harcatmayız’, ’şehitler
verdik’, PKK’ya emek verdik’ benzeri yutturmacalarla her geçen gün daha fazla
çirkinleşiyorsunuz. Ya PKK’dan adam gibi ayrılın ya da aşağılık gizli PKK’cılık
oynamayı bırakın. Müritliğinize son vermelisiniz. Ne maddi çıkar uğruna, ne
isim yapma adına, ne de tehditlere karşı boyun eğilmemeli. Halk adına geleceğin
tek garantisi, başı dik ve onurlu yaşamdır.
2002.04.12
Baki Karer