PKK IRKÇILIĞI
Bundan belki 21-22
yıl önce, PKK’nın Kürt halkına, Kürdistan’a karşı faşist bir yaklaşım içinde
olduğunu dile getirmiştim. PKK’nin eylem ve düşünce biçiminin Neo Darwincilikle
tam anlamıyla uyum içinde olduğunu söylediğimde, birçok kişi ‘ezilen ulustan
faşist örgütlenme çıkmaz’ türünden bir iddia ile karşı çıkmışlardı. Bu anlayış,
PKK’nin gerçek kimliğini görmemekten kaynaklanmaktadır. PKK, Kürt halkını hem eylemi, hem de söylemiyle
‘aşağı ırk’, ‘aşağı topluluk’ olarak görmüştür.
PKK’nin
Kürt halkına karşı yaklaşımı tamamen ırkçı bir yaklaşımdır. Dergilerinde, gazetelerinde
ve broşürlerinde sergiledikleri düşünceler irdelendiğinde, ortaya çıkan sonuç
budur. Savundukları düşüncelerle pratikleri bütünlük arz etmektedir.
Sergiledikleri eylem ve davranış biçimlerinin tümünü teori diye ileri
sürdükleri ırkçı karalamalarda bulma mümkündür.
Yüzer-gezer
yatta misafir edilmeye başlandığında, Öcalan’ın birdenbire ‘anam Türktür’
demesi hiçte öyle yabana atılacak, sıradan veya rastgele kurulmuş bir cümle
değildir. Yıllarca aldığı eğitim sonucu hizmetçilikte ne kadar ustalaştığının
ifadesidir. Annesini anarak kökenini Türk’e dayandırmasını, PKK de şiar haline getirmiştir.
Neden? Çünkü onlar için Kürt, ‘aşağı
ırk’ veya ‘aşağı toplum’ demektir. ‘Kürdüm’ demesini zaten kimse beklemiyordu.
‘Annem Arap’ veya ‘annem Ermeni’ de diyebilirdi ama demiyor, annesinin
özellikle Türk olduğuna vurgu yapıyor. Elbette burada ‘Türk’e vurgu
yapılmasının özel bir önemi vardır. Türk olma devletsel düzeyde bir iradeyi,
gücü ifade eder. Salt irade, güç vb. olguları ön plana çıkartarak toplumu ve
bireyleri değerlendirmeye çalışma, Neo Darwinci anlayışlarının bir ürünüdür.
PKK,
Kürt toplumunu laboratuvarda kullanılacak denek olarak görür. Örneğin
Diyarbakır’da 53 Kişiyi katletmeleri, yüzlerce insanı yaralamaları bu
yüzdendir. Yine son olarak Süleymaniye’de geliştirdikleri çapulculuk, öldürme
ve yaralama olaylarının izahı da budur. Dahası, İran vinçlerle Kürt gençlerini
katlederken, en ufak tepki
gösterdiklerine şahit olan var mı? Tam tersi bu idamları içtenlikle
destekliyorlar, verdikleri destekleri de saklamıyorlar. İşte Neo Darwinci
‘elemeci’ anlayış budur. Ölenler, öldürülenler ‘üstün’ olmadıkları; yarış ipini
göğüsleyemedikleri için doğal seleksiyona uğrayanlar olarak görülmekte.
PKK, düşünsel planda Hippollite Taine ve Frank Norris’i temel alır. Bu
nedenle ‘elemeci’ dirler. Tabanı evrimleşmenin önünde engel gördükleri için
ortadan kaldırılması gerektiğine inanırlar. Yöneticiler; Türkleşmiş ve Türkleşmeye
özen gösteren kesimler ‘üstün’ görülür. Taban ise terbiye edilmesi, daha
doğrusu istedikleri doğrultuda yönlendirilmeye ihtiyacı olan varlıklar olarak kabul
edilir. Böylesi bir anlayıştan hareketle, ‘üstün’ ve ‘elit’ bir kesimi toplumda
egemen kılmanın yolu, sömürgeciliğin devamında görülür. İşte ‘kardeşlik’ ve
‘demokratikleşme’ tezleri, böylesi ırkçı anlayışları kamufle etmek için
kullanılır.
Egemen
güçler, kitlelerin muhalefetini bastırmanın bir yolu olarak zaman zaman savaş
çığırtkanlığı yaparlar, hatta savaş çıkartırlar. PKK’nin sürekli savaş çığırtkanlığı
yapması, silahı topluma dayatması bu nedenledir.
PKK’de
yönetim kendini Dolikosefal görür, tabanı da Brakisefal sınıfına koyar. Taban
veya kitle elemeden geçirilmesi gerekenlerdir. Romalı soyluların kölelerine,
Amerikalı beyazların Afrikalılara, Hitlerin Yahudilere karşı uygulamalarıyla
PKK yönetiminin tabana, genel anlamda halka yönelik uygulamaları benzerdir. Ne
diyorlar;
“Şunu çok iyi bilmeliyiz ki, Kürdistan
halkı hastadır. Bu hastalığın ilacı da, peşmerge ve devrimcilerin akıtılan
berrak kanıdır” (Serxwebun.Sayı55.S4)
“Gerek uzak
geçmiş ve gerekse yakın geçmiş bu anlamda güçlü bir izaha kavuşturulmadan,
önümüzdeki dönemde oluk oluk akacak kanların izahı yeterince yapılamaz” (M.Karasungur
Yoldaşın Anısına.S.18)
İşte, 17 bin iç infazın, çoğunluğu yirmili
yaşlarda yüz bin Kürdün niçin katledildiğini anlamak zor değil. Ancak faşist,
ırkçı anlayışa sahip olanlar ölümü önceller, akıtılan ve akıtılacak kanlar üzerinden
hesaplar yaparak savaş çığırtkanlığı yaparlar. Sadece bu kadar değil, genetik üstünlüğün
korunması için ‘alttakilerin’, ‘sağlıksız genetik’ yapıya sahip olanların
ortadan kalkmasının gerekliliğine inanırlar. PKK’nin bugün Sincar’da,
Süleymaniye’de, Kerkük’te uygulamaya koyduğu provokasyonları bu çerçevede
değerlendirmek gerekir. PKK değerlendirilirken basit bir örgüt veya oluşum
olarak görülmemeli; karanlık güçlerin vurucu gücü olduğu unutulmamalıdır.
Karanlık güçlere karşı olduğun oranda PKK’ye de karşı olmuş olursun veya tersi
geçerlidir. Bu konuda ayrıma gitme tehlikenin boyutlarını kavramama demektir.
09.12.2020
Baki Karer