KÜRTLERDE ULUSAL BİLİNÇ
Kürtlerde
ulusal bilinç, özellikle son dönemlerde tartışılması gereken en önenli konuların
başında gelmesi gerekir. Bu konu tüm yönleriyle irdelenmesi gerekir. Bu
tartışma, önümüzdeki süreçte, Kürt
halkının geleceğini tayin etmede önemli rol oynayacaktır. Ulusal bilinç
denildiğinde ilk akla gelen, bir halkın kendini tanıması ve tanımlamasıdır. Bir
halk kendini ne kadar iyi tanıyorsa, sahip olduğu özelliklerini ne oranda açığa
koyuyorsa o oranda ulusal bilincini
ortaya koyuyor demektir. Ulusal bilinci toplumsal bilincin bir parçası olarak
ele almamak gerekir, tersine toplumsal şekillenmeyi sağlayan bir bütün olarak
görmek gerekir. Ama, toplumsal bilinci nasıl ki sınıflar üstü görmüyorsak,
ulusal bilinci de sınıflar üstü göremeyiz.
Bu gün Kürtler'de ulusal bilinç üzerine hiç tartışma yürütülmediğini
söyleyemem. Ama sıkça da ulusal bilinç yanlış zeminlerde tartışılıyor. Tartışmaların
önemli bir kısmı, ulusal sorunun ya da ulusal bilincin burjuvazinin
gericileşmesiyle birlikte halkın sorunu olmaktan çıktığı yönünde. Bu bakış
açısı daha çok Türk solunun şöven bakış açısıdır. Sorun tartışılırken, Türk
solunun klasik değer yargılarıyla sosyalist düşünce birbirine karıştırılmamalı.
Kürt Milliyetçisi olarak tanımlanan diğer tarafın önemli bir kesimi de,
sosyalizmin ulusal sorunu ve de ulusal bilinci tümden inkâr ettiğini ileri
sürmekte. Her iki anlayışta bana göre yanlıştır; sosyalizm ezilen halkların
sorununu ve ulusal bilinci inkar etmez, tam tresine sahiplenir. Milliyetçilik
de çoğu zaman bazı kesimlerce anlamsız hale getirilmeye çalışılmakta. Bir
taraftan 'Milliyeçiyim, Kürt milliyetçisiyim' denilmekte, öbür taraftan ulusal
bilincin işaret ettiği merkezden uzak durmaya özen gösterilmekte. Nasıl bir
milliyetçiliktir pek anlaşılmaz daha doğrusu. Aynı durum 'sosyalistim' diyen
bazı çevreler için de geçerlidir. Oysa ezilen ulusun hem milliyetçisinin, hem
de sosyalistinin ortak çekim merkezi olmalıdır. Bu merkez tektir, yani günümüz
dünyasında her ulus için geçerli çekim merkezi, Kürtler için de geçerli olmalı.
Bu çekim merkezini ister devlet, ister bağımsızlık olarak tanımla.
Mutlaklaştırmaktan bahsetmiyorum, önemli olan ana hedefin belirlenmesidir. Her
şeyden önce özgür iradenin sergileneceği ortamın sağlanmasıdır. Ayrılığa veya birliğe karar verecek tek bir
güç vardır, o da, halktır, halkın özgür iradesidir. Bugün G. Kürdistan'da
yaşanan süreç tam da budur; halkın özgür iradesinin tecelli edeceği ortam
sağlanmıştır.
Siyasal,
kültürel, zihinsel vb. her düzlemde, toplumu toplum yapan tüm alanlarda ortak
tepki koyulmasını sağlamada belirleyici tek nokta etrafında birleşilmediği
sürece, yeterli ulusal bilinçten bahsedilemez. Ezilen ulusun bireyi kendini ne
kadar ulusun bir parçası olarak görürse o kadar da toplumsal bilince ulaşmış
olur. Bu ana hedef, bireylerin düşünce, eylem ve davranış biçimini belirleyen
bir konumda olmalı, yani bireylerin yaşam biçimine yön vermelidir.
Kürdistan'da ulusal bilincin istenilen düzeyde olmamasının bir çok
sebebleri vardır. Bunların en belli başlıcası bölünmüşlük ve egemen güçlerin
ezici çoğunluğunun kendini ulusun bir parçası olarak görmemesidir. Buna bir de
Kuzey Kürdistan'da Türk egemen güçlerinin asimileyi temel alan politikası
eklenmelidir. Gerek Fars, gerekse de Arap egemenliğinin olduğu Kürdistan
parçalarında toplumu toplum yapan alanlarda tahribatlar yapılmış olmasına
karşın, ulusal bilincin gelişmesinde belirleyici rol oynayan dilde ciddi tahribat
yaratmada pek bir başarı sağlanmamıştır. O bölgelerde dil, günlük yaşamın bir
parçası olmaya devam edebilmiştir. Ama aynı durum Kuzey için tartışmalıdır. Oysa
dil, ulusal bilincin geliştirilmesinde ve yaygınlaştırılmasında belirleyici rol
oynar.
Bugün Güney Kürdistan'da, ulusal bilinç daha güçlü ve yaygındır. Bağımsızlık
ilan edilmemesine rağmen, bağımsız devletten farklı hareket tarzı
izlememektedir. Bu durum toplumun hem her katmanında, hem de toplumsal
yaşantının her alanında ulusal bilinci yükseltmeyi sağlamakta. Doğu Kürdistan'da
ağır baskı ve şiddet politikasına rağmen ulusal bilinç güçlenmektedir. Bu her
iki parçada ileriye yönelik ciddi adımlar atılmasına karşılık Rojava'da kantonculuk
ve Kuzey'de belediye meclisi yetkilerinin genişletilmesi oynu oynanmaktadır.
Yani Rojava ve Kuzey Kürdistan'da egemenlere hizmet eden, daha doğrusu,
egemenlerce yazılmış senaryonun figuranlığı yapılmaktadır.
Bugün
PKK-HDP ile içinde yaşadığımız yüzyılda Kürt halkının yakaladığı fırsatlar
yokedilmek istenmektedir. Şu anda PKK aracılığıyla izlenen strateji budur. Göç
yoluyla nüfus planlamasından tutun da, pazar olanaklarının yerle bir edilmesi
ve sermaye birikimine yol açacak her girişimin önlenmeye çalışılması, bu
nedenledir. Bu politika, içte Kemalist kanatla işbirliği içinde
gerçekleştirilmekte. İzlenen bu stratejinin elbette dış bağlantıları da vardır.
Bunca Kürdün Batı'ya niçin göç ettirildiği ve halen de ettirilmeye çalışıldığı,
yeterince tartışılmamakta. Belediye meclisi yetkilerinin arttırılması
bahanesiyle Kürt halkına karşı kırım yapan PKK, Kürtlüğü, Kürdün ulusal
bilincini bitirmeye çalışmakta. ‘Gelmişkirem', 'gitmişkirem'lerin yuvalandığı bir
yapılanma olan PKK, ulusal bilinçin istenilen düzeye ulaşmasının önünde ciddi
bir engeldir. Türk etnik kimliğe ait olan PKK-HDP, Kürt ulusunun tarihten gelme
karakteristik özelliklerini yok etmenin adıdır aynı zamanda.
Baki Karer
3.10.2015