17 Temmuz 2022 Pazar

 

HEYKEL DİKİCİLERİN KİMLİKSİZLİĞİ

 

    Kimlik sorununu; kimliğin önemini, uluslaşmada ve ulusal bilince sahip olmada oynadığı rolü halen tartışıyor olmak bir çoklarınca yadırganabilir. İçinde bulunduğumuz koşullar buna bizi bir anlamda mecbur bırakmakta. Tartışılması gereken pek çok konu varken, kimlik sorununa tekrar vurgu yapmanın önemini hiçte hafife almamak gerekir. Şiddetle yok edilmek istenen kimliği taviz vermeden savunma, aynı zamanda, bir isyandır, bir başkaldırıdır. Çünkü kimlik, başlı başına ulusal bilinç sorunudur. Uzun tanımlamalara, analizlere başvurmadan, kısaca bireyin aidiyetini açıklıkla, hiçbir çekince duymadan dile getirmesi, bir ulusa ait olma bilincini ifade etmesidir. Yani birey, aidiyetini ifade ettiği oranda bir topluma ait olduğunu, sonuçta toplumsal dinamizmin bir parçası olduğunu ortaya koymuş olur. Bu duruş, aynı zamanda, farklı oluşu kabullenme, diğerleriyle olan farklılıklarını gösterme anlamını da taşır. Birey veya ulus farklılıklarını ortaya koyduğu oranda farklı olanlarla ortak noktalarda buluşarak dayanışma içinde olmaya özgürce karar verebilir.

    Bizde aidiyet, yani kimlik sorunu tartışıldığında ilk akla gelen Kürt halkıdır, ulusudur. Ulus olmanın ölçütü bir territoryal örgütlenme olanağına sahip olmayla eş değerli tutulamaz. Bazıları gönüllülüğe dayalı olmayan bölünmüşlüğü bile ileri sürerek Kürt toplumunun   ulus olma özelliklerini inkâra kalkışmakta ve bu noktadan hareketle başka ulusların içinde erimeyi kabullenmektedir. Oysa esas olan belli bir coğrafi bütünlükle birlikte bu coğrafi alan içinde egemen bir dilin var olmasıdır. Ayrıca var olan sosyo-kültürel yapının tarihi geçmişe ve dinamikliğe sahip olması da unutulmamalıdır. Bunlara paralel olarak pazarında kapitalist meta üretiminin egemen olması, ulus olmanın ölçütleri arasındadır. Bunca yıldan sonra tekrar Kürt halkının ulusal bilincini tartışılır hale getirmeye çalışanlar, izbe köşelerde ölümü kutsallaştırıp Türkleşmeyi temel alanlardır.

    Kimliğini inkâr ederek başka toplumlar içinde erimenin gönüllü neferliğini yapanların, içinde eridikleri toplumlara da en ufak katkıları olmayacağı açıktır. Kendi kimliğini inkâr temelinde yeni bir kimlik edinilmeyeceği tartışma götürmez. ‘Muhayyel Kürdistan burada meftundur’ şiarı temelinde, Kürtün Türkleşmiş biçimiyle ontolojik devleti temsil etme yarışına girmişlerin derinlerde sarmaş dolaş oluşları günümüz koşullarında tekrar irdelenmeye muhtaçtır. Küresel koşullara özgü erimede gönüllülük ve eritme politikasının sosyolojisi yeniden ele alınmalı.

2022.07.17

Baki Karer