HEYKEL DİKİCİLERİN
KİMLİKSİZLİĞİ
Kimlik
sorununu; kimliğin önemini, uluslaşmada ve ulusal bilince sahip olmada oynadığı
rolü halen tartışıyor olmak bir çoklarınca yadırganabilir. İçinde bulunduğumuz
koşullar buna bizi bir anlamda mecbur bırakmakta. Tartışılması gereken pek çok
konu varken, kimlik sorununa tekrar vurgu yapmanın önemini hiçte hafife almamak
gerekir. Şiddetle yok edilmek istenen kimliği taviz vermeden savunma, aynı
zamanda, bir isyandır, bir başkaldırıdır. Çünkü kimlik, başlı başına ulusal
bilinç sorunudur. Uzun tanımlamalara, analizlere başvurmadan, kısaca bireyin aidiyetini
açıklıkla, hiçbir çekince duymadan dile getirmesi, bir ulusa ait olma bilincini
ifade etmesidir. Yani birey, aidiyetini ifade ettiği oranda bir topluma ait
olduğunu, sonuçta toplumsal dinamizmin bir parçası olduğunu ortaya koymuş olur.
Bu duruş, aynı zamanda, farklı oluşu kabullenme, diğerleriyle olan farklılıklarını
gösterme anlamını da taşır. Birey veya ulus farklılıklarını ortaya koyduğu
oranda farklı olanlarla ortak noktalarda buluşarak dayanışma içinde olmaya
özgürce karar verebilir.
Bizde
aidiyet, yani kimlik sorunu tartışıldığında ilk akla gelen Kürt halkıdır, ulusudur.
Ulus olmanın ölçütü bir territoryal örgütlenme olanağına sahip olmayla eş
değerli tutulamaz. Bazıları gönüllülüğe dayalı olmayan bölünmüşlüğü bile ileri
sürerek Kürt toplumunun ulus olma
özelliklerini inkâra kalkışmakta ve bu noktadan hareketle başka ulusların
içinde erimeyi kabullenmektedir. Oysa esas olan belli bir coğrafi bütünlükle
birlikte bu coğrafi alan içinde egemen bir dilin var olmasıdır. Ayrıca var olan
sosyo-kültürel yapının tarihi geçmişe ve dinamikliğe sahip olması da
unutulmamalıdır. Bunlara paralel olarak pazarında kapitalist meta üretiminin
egemen olması, ulus olmanın ölçütleri arasındadır. Bunca yıldan sonra tekrar
Kürt halkının ulusal bilincini tartışılır hale getirmeye çalışanlar, izbe
köşelerde ölümü kutsallaştırıp Türkleşmeyi temel alanlardır.
Kimliğini
inkâr ederek başka toplumlar içinde erimenin gönüllü neferliğini yapanların,
içinde eridikleri toplumlara da en ufak katkıları olmayacağı açıktır. Kendi kimliğini
inkâr temelinde yeni bir kimlik edinilmeyeceği tartışma götürmez. ‘Muhayyel
Kürdistan burada meftundur’ şiarı temelinde, Kürtün Türkleşmiş biçimiyle ontolojik
devleti temsil etme yarışına girmişlerin derinlerde sarmaş dolaş oluşları
günümüz koşullarında tekrar irdelenmeye muhtaçtır. Küresel koşullara özgü
erimede gönüllülük ve eritme politikasının sosyolojisi yeniden ele alınmalı.
2022.07.17
Baki Karer