SEÇİM SÜRECİNDE SİYASET DİLİ VE KUTUPLAŞMA
Genel
seçim tarihi yaklaştıkça siyasal tartışmalar müthiş bir kavga düzeyinde yürütülmekte.
‘Kavga’ diyorum çünkü, taraflar şirazesinden çıkmak üzere. Öyle ki, aslı olsun
veya olmasın ağır suçlamalar karşılıklı olarak dillendirilmeye başlandı. Yalan dolan ve iftiranın gayet olağan bir durum gibi tartışılmaya başlanması, çok
tehlikeli bir kerteye gelindiğinin göstergesidir. Hemen her kesimde, adeta korku
ve panik geliştirilerek sağlıklı karar verme, akılcı düşünme ortamı yok edilmek
istenmekte. Ortamın kızışmasına neden olanlar, iktidar uğruna istedikleri
atmosferi egemen kılmanın uğraşı içindeler. Bu tutum ve davranış biçimi, bir
anlamda toplumu teslim almadır. Tartışmalar ve karşılıklı tehditler
radikalleştikçe yığınlar dehşete düşürülmekte. Dehşete düşen yığınlarda
ayrışma, birbirini dışlama ve suni gruplaşmalar yaratılmakta. Geniş çaplı
kitleleri etkilemek için estirilen korku ve panik aslında bir terördür.
Kullanılan dil, yaygınlaştırılmak istenen söylem eğer yığınlarda kaygı
uyandırıyorsa, korkuya ve strese neden oluyorsa terör estiriliyor demektir. Her
terörün, hele hele en geniş kitleleri pısırıklaştırmayı hedefleyen terörün bir
sosyolojisi olduğunu unutmamalıyız. Toplumdaki kesitler arasında yaratılan
keskin uçurumlarla cepheleşmenin önü açılarak, elde edilecek başarılar her
zaman tartışmalı olmaya mahkumdur.
Türkiye
koşullarında birbirine alternatif gibi görülen siyasal kanatlar aslında hep ortak
zeminde hareket etmişlerdir. Sonuç itibariyle bizde iktidarla muhalefet
arasındaki ilişki ve çelişkiyi irdelerken, uluslaşma süreciyle ilintili sınıf
mücadelesinin karakteristik özellikleri dikkate alınmak zorundadır.
TÜRK PARTİSİNE OYNATILAN ZORAKİ KÜRT ROLÜ
2023
genel seçimleri yaklaştıkça ortaya çıkan tabloyu biraz daha netleştirecek
olursak; Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi bir cephe,
Cumhuriyet Halk Partisi, PKK/HDP ve İyi Parti bir başka cephedir. Her iki cephe
de aralarındaki değişkenlikte PKK/HDP’yi bir denklem olarak görmekte. Bu durumu
‘ilginç’ olarak tanımlayanlar çıkabilir. Ama kırk yılın sonunda varılan noktaya
bakıldığında, bunun hiçte ilginç olmadığı görülür. Sonuçta bir Türk partisine
oynatılan rol ortadadır.
Suriye’de Esad ailesiyle olan ilişkiler, insanları
vinçlerde asan İran rejimine verilen destekler, Irak’ta Haşdi Şabi ittifakı,
Türkiye’de malum karanlık güçlerle kırk yıllık birliktelik, PKK/HDP’nin hiçbir
hareket tarzını ve düşüncesini ‘ilginç’ kılmamaktadır.
Gelinen noktada, PKK/HDP bir maymuncuk gibi kullanılarak, asimilasyonda ciddi
düzeyde başarı elde edildiği artık bir gerçektir. Türkleşme ve Türkleşmeye
özenti hiçte öyle küçümsenecek bir boyutta değildir. Nitekim bugün HDP/PKK
içinde Atatürkçülük mü, Kemalizm mi yönlü tartışmalar yapılmakta. Tavandan
tabana kadar, özellikle kadrolar arasında yoğun tartışmaların yapıldığı artık
gizlenemez bir aşamaya gelmiştir. Her iki ‘taraf’ birbirini adeta efsunlamakta.
Yani CHP içindeki ideolojik tartışmaların aynısı
bugün HDP ve Kandil’de yapılmakta.
Şimdilerde
PKK/HDP içinde yer aldığı Millet İttifakı ile birlikte Kürt halkıyla alay
etmekte. ‘Cumhur İttifakı faşist’ ama MHP’den ayrılan ve MHP ülkücülüğünü
aratan İyi Parti’nin yer aldığı ‘Millet İttifakı demokrattır’ diye sisli bir
ortamı egemen kılmaya çalışmakta. Cumhur İttifakını düşman, ama ‘Andımız’
marşını okullarda yeniden her sabah okutmaya söz veren Millet İttifakı’nı
‘demokrat’ olarak tanımlamakta. Kürt halkının aklıyla dalga geçme buna denir.
22021.11.12
Baki Karer