18 Mart 2021 Perşembe

 

PKK Yamağı HDP Kapatılacakmış!

 

Yamanmak istediği budunu (kavim, millet.1933 Andımızda geçer.)

 yeterince özümseyememiş bir parti, yani HDP hakkında kapatma davası açılmış…

HDP’nin bazı vekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılarak işledikleri suçlardan dolayı hapse gönderilecekmiş…

Yine gürültülü bir döneme doğru ilerliyoruz.

Ustalık ve çıraklık marifetlerini göstermek isteyenlerin çoğu ‘demokrasi’ ve ‘hukuk’ adına palyaçoluklarını sergileyecekler…

Pastası kesilenler, ekmeği küçülenler, simidi parçalananlar veryansın edecekler; bize bu yapılanlar reva mı! diye…

Dahası; Türklüğümüzle övünç duymamız neden kabul edilmedi? Türkleşmemiz niçin yeterli görülmedi? yönlü yakarmalar gırla gidecek…

Bu günlerde göreceğimiz envaiçeşit sahneleri iyi seyretmek gerekir, hem de pürdikkat!

Besteciler, ses ya da ton düzenleyiciler var güçleriyle hünerlerini gösterecekler; ‘adalet’, ‘hukuk’ ve ‘barış’ temalı bir konçerto oluşturma gayreti içine girecekler…

Döne dolaşa varlıklarını Türk’e armağan edecekler ama yine de yaranamayacaklar.

İstedikleri kadar ‘namus’ ve ‘şeref’ üzerine yemin etsinler…

Yarım yamalak Mahmut Esat Bozkurt’lar yeterli değildir…

Tekrar eğitim kamplarına alınacaklar;

‘Yükselmek’ ve ‘ileri gitmek’ için çizilen ülküde yeni bir çaba içine girecekler.

Ceylan derili koltukların ve alınan binlerce dolar maaşın görkemine ve kıyak emekliliğin atmosferine kapılmalarının da cezasını çekecekler.

…...

Kapatılmak istenilen PKK yamağı HDP’ye Kürt halkının bir çift sözü olacaktır elbet;

Kürt çocuklarını dağlara niçin kaçırdınız?

Hendeklerde ölmeleri için Kürt gençlerini neden ileri sürdünüz?

On binlerce Kürt gencinin yok yere ölümünü niçin desteklediniz?

……

 

17.03.2021

Baki Karer

6 Mart 2021 Cumartesi

Yeni Anayasa Çalışmaları

 

Yeni Anayasa Çalışmaları 

    Dönüp dolaşılıp yine başa gelindi. Anayasa sorunu bir daha gündemde. Herkes birbirini yeni anayasa yapılması önünde engel olarak görüyor. Tartışmaların, zamanlı zamansız verilen demeçlerin sertliğine bakılırsa, herkes karşıtına adeta bir Çerkez Hasan arar durumundadır. Bu yolla politika üretmedeki yetersizlik aşılmaya çalışılmakta. Şu ana kadarki tartışmalar gösteriyor ki, bu sefer de yakın geçmişte olduğu gibi yeni anayasa çalışmaları karşılıklı atışmalardan sonra unutulup gidecek. Bu tutum hem muhalefetin, hem de iktidarın işine gelmekte. Muhalefet iktidar olacak düzeyde kitlelere güven vermekten uzak. Kitlelere güven vermeden de öte, ana muhalefet olarak adlandırılan CHP, aslında iktidar olmak istememekte; günümüzde muhalefet açısından yaşanan sorunun özü, budur. İktidar ise, eski gücünü koruyamamanın verdiği telaş içinde. Anayasa tartışmaları, her iki kesimin yaşadığı siyasal tıkanıklıkta kullanılan geçici enstrümandır.   

    Her şeye rağmen, yeni bir anayasanın zorunluluk olduğunu kimse inkâr edemez. Cunta anayasasıyla devam etme, hukuktan, adaletten ve demokrasiden bahsetmeyi ayıplı kılar. Maalesef Türkiye, yıllardır bu ayıpla yaşamaktadır. Anayasa toplumsal mutabakat metnidir aslında. Çıkarları farklı olan hemen her kesimin buluştuğu ortak paydadır. Anayasa; güçler ayrılığını dengeler, toplum adına egemenliğin hukuksal alt yapısını oluşturur. Elbette bu noktada tartışılması gereken bir başka sorun ortaya çıkar; devlet. Devlet nedir, neyin organizasyonudur? Kimi veya kimleri temsil eder? Devlet şiddetin örgütleniş biçimi midir?  Tüzel bir yapı olarak toplumun, bireyin özgürlüğünün korunmasında rol oynar mı? Tüm bunlar tartışma konularıdır.

     Bizde 1808’de Sened-i İttifak’tan bu yana anayasa yapılmakta; Kanun-i Esasi, 1921, 1924, 1961 ve nihayet 1982 Anayasası. Genelde anayasalar toplumların keskin altüst oluş anlarında yapılır. Ve yine genelde toplumların değişik kesitlerinin istek ve talepleri doğrultusunda oluşur. Peki, Türkiye’de böyle olmuş mudur? Bizde yapılan anayasaların her biri ortaya çıkan ciddi buhran anlarında yapılmıştır, ama halkın talepleri dikkate alınarak yapılmamıştır. 1808’den bu yana yapılan anayasalar elit bir azınlığın ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Örneğin Kanun-i Esasi, bürokrasinin en üst kesimiyle Jön Türklerin ortaklaşa oluşturduğu bir anayasadır. Jön Türklerin giderek iktidar olmuş biçimi İttihat ve Terakki, bugüne kadar yapılan anayasalarda belirleyici rol oynamıştır. Halen farklı milliyetleri, ulusları, kültürleri kabul etmeyen saldırgan milliyetçiliğin salvolarıyla karşı karşıya kalıyorsak, bunun esas nedenlerinden biri, yapılan anayasaların İttihat Terakki anlayışla hazırlanmış olmasındandır.

    Halen İttihatçı anlayışla hareket edildiği içindir ki, 1921 Anayasası’na atıf yapılmakta. ‘Türk’ yerine ‘Türkiye’ kullanıldığı için demokratik anayasa biçiminde lanse edilmekte. Oysa öyle övüldüğü biçimiyle demokratik bir anayasa değildir. 1921 Anayasası toplumsal, bireysel hak ve özgürlüklerin yanından geçmediği gibi, hukukun işlerliğini de garantiye almaz. Ayrıca, yargının bağımsızlığı da temel alınmamıştır.  İstiklâl Mahkemeleri bu anayasa döneminde hayata geçirilmiştir. Bu mahkemelerde adalet ve hukuk hiçe sayılmıştır. Bu mahkemeler, verilen kararların sadece nasıl infaz edileceği konusunda karar vermekle yükümlü kılınmıştır. İmralı müritlerinin de şiddetle önerdiği 1921 Anayasası, böylesi özelliklere sahiptir. Özellikle Cumhuriyet döneminde yapılan tüm anayasalarda hükümdarın yerini ‘asli kurucu’ almıştır. Bu nedenle de demokratik olmaktan uzak kalmışlardır. Milliyetçiliğin değiştirilemez hüküm kabul edildiği koşullarda hiçbir biçimde demokratik anayasa yapılamaz. Bu anlamda kimse kimseyi kandırmamalı. Kötüler içinde iyi seçmenin özgürlükle, demokrasiyle alakası yoktur.

Yeni Anayasa Yapılabilir mi? 

    Yapılan tartışmalara ve iç siyasette mevcut mevzilenmeye bakılırsa, yeni anayasa yapmanın önündeki engelleri de görebiliriz. Her şeyden önce bunun koşulları yoktur. Toplumda bu yönde gelen şiddetli bir istek de bulunmamakta. Mevcut Anayasa’dan şikâyet var, ama bu şikâyetlerden kurtulmak için yeterli bir çaba yoktur

    Yeni anayasa yapmayı engelleyen en önemli faktör, Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Bahsettiğim ‘asli unsur’ CHP’dir. Yıllardan bu yana ‘devleti kuran partiyim’ demesi boşuna değildir. Türkiye’de solu da, sağı da, milliyetçiliği de rayından çıkaran, istediği istikamette yürüten ağırlıklı olarak CHP olmuştur. Bugün gücü önemli oranda kırılmış olsa bile, yine de derin devlete yön veren ‘asli güç’ olma konumundadır. Sağın, özellikle muhafazakar kesimin dinamikleriyle oynayan, liberali liberal olmaktan çıkaran, milliyetçiliği saldırganlaştıran ve solu farklı kimliklere karşı şövenist, asimilasyoncu bir ideoloji ile donatan devletin ‘asli unsur’udur; CHP’nin egemen olduğu ve yönlendirdiği derin devlettir. Türkiye’de muhafazakarlık salt dine ve giderek başörtüsü tuzağına takılmıştır. Liberal diye kendini tanımlayan kesim de bireysel özgürlükleri savunması gerekirken, ‘beka’ ile oyalanmaktadır. Milliyetçiliği ise çok fazla irdelemeye gerek yok, son tahlilde altı okun bir parçasıdır. Kendini ‘sol’ diye tanımlayan bazı kesimlerin durumu da, tam anlamıyla berbat; Kürt/Kürdistan düşmanı olduklarını tartışmaya gerek yok. Ama buna rağmen, asimilasyonun açtığı tahribatı kullanarak kendilerini meşrulaştırmanın çabası içindeler. HDP ile birlikte bu duruma destek verenlerin arasında Kürt olduğunu söyleyenler de vardır. Kürt sorununu girift hale getiren derin devletin bir başarısı da budur. Bugün sol adına hareket ettiğini iddia eden bazı kesimler, HDP ile birlikte derin devletin yönetimi altında sorunun ‘çözümünü’ uzun vadeye serpiştirilen imhada görmekteler. Bu politikada PKK/HDP sadece bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu aracı kullanan esas güç CHP’dir. Bu nedenle CHP, elindeki bu araçları kullanmaya devam ettiği sürece, yeni anayasayı yapma pek mümkün görünmüyor. Sadece bu kadar değil; CHP kabul etmediği sürece, Kandil’den Kürt halkına, özellikle de Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne yönelik estirilen terör ve imha politikasının tümden sona erdirilmesi kolay değildir. CHP son ana kadar PKK/HDP’yi en azından yan cepte tutma gayretini sürdürmekte. Buna rağmen Kandil tümüyle etkisiz hale getirilirse, İttihat Terakki anlayışının derin devlete önderliği sona ermiş olur. Şu anda devlet içinde iki eğilim arasında kıyasıya bir savaş var. Yeni anayasa tartışmaları bu kavganın sadece bir parçasıdır. Son dönemde Kemalizm’in tartışmaya açılması tesadüf olamaz. Derin devlet tarafının 1915-1938 arası süreçte kalmada ısrar etmesi, uzun vadeli olamayacağı anlamına gelmektedir.

06.03.2021

Baki Karer