‘DERSİMDE ANALAR AĞLAMADI MI?’
10 Kasım’da Büyük Millet Meclisi'nde düzenlenen ‘açılım’ oturumunda
CHP’li Onur Öymen bir konuşma yaptı. Onur Öymen bu konuşmayı Cumhuriyet Halk
Partisi başkan yardımcısı olarak CHP grubu adına yaptı. Yani partisinin ‘açılım’ üzerine
görüşlerini aktardı. Bu anlamda bağlayıcılığı tartışma götürmez. Ama konuşma
çok büyük tepkiler topladı. Tepkilerini dile getiren iyi niyetli insanların
hayal kırıklığına uğradığını pek sanmıyorum. Sorun tartışılmaya başlandığından
bu yana Deniz Baykal’ın çıkışları dikkate alındığında, böylesi bir noktaya
gelineceği belliydi. Öymen’in konuşması, partisinin ve başkanının tepkilerinin
sadece bir özetidir. Bu konuşmayla CHP, buyrukçu ‘toplumsal dönüşüm’ sağlama
kimliğini bir kez daha tescil etmiştir. Tarihe vurgu yapması bu nedenledir.
Burjuva basını ise bu olayı, ‘Aleviler yürüdü’ ya da ‘protesto ediyor’
manşetleriyle duyurdu. Oysa sorunun bir mezheple alakası yoktur. Geçmişte
kıyıma uğramış olanlar alevi veya bir başka mezhebe ait olmuş olabilirler.
Olayı bu şekilde verme, tarihe atıfta bulunularak dile getirilen sorunu hafife
almadır. Bu, geliştirilmek istenen bir takım provokasyonlara önayak olmadır.
Aynı zamanda tasfiye edilmekte olan eski derin devlet kalıntılarına ‘Harekete
geçin’ mesajıdır. Böylece yıllardan bu yana ülke çapında estirilen terörün
devamı sağlanmak istenmekte. Bu bir psikolojik savaş biçimidir. Kan akışının
durduğu noktada kanla beslenenlerin sürekli büyüyemeyeceği ortadadır. Kanla
büyüme varken ne beyin gücüne ne de makinaya yatırım gerekmiyor. Son 30 yıldır
şiddet ortamında çok büyük ekonomik ve mali güce kavuşmuş bir takım asalak
çevreler, şiddet ve terör ortamını kesintiye uğratmamak için, başlatılmak
istenen yeni sürecin önünü tıkamak istemektedir. Ülke topraklarını bombalayan
ordu her gün ortada gözükmezse, bu kesimin asalak bir tarzda sürekli büyümesi
mümkün değildir.
CHP bu söylemiyle sadece Kürtlere değil, tüm Anadolu’ya gözdağı
vermekte. Bu gözdağı, aynı zamanda Anadolu’daki sosyal değişime, aydınlaşmaya
karşı gözdağıdır. Mecliste yapılan bu konuşmayla, Kürdü Kürde kırdırma
politikasının devam etmesinden yana olan talancılara yarenlik yapılmıştır.
Mecliste parti grubu adına konuşma hakkı bu nedenle Öymen’e verilmiştir. Öymen,
klasik ‘seçkinci’ takımın temsilcisidir. Aynı zamanda terör ortamından
beslenenlerin sözcülüğünü yapmaktadır. Bu takımın tüm becerisi, tarih boyunca
anaları ağlatmasıdır. Şimdi korkuyorlar, adeta diken üzerinde duruyorlar. İpin
ucunun ellerinden kayma olasılığına meydan vermek istemiyorlar.
Öymen, konuşmasını sorularla zenginleştirmesi çok ilginçtir. Dersimde
analar ‘ağlamıştır’demiyor, ‘ağlamadı mı?’ diyor. Yani, ‘bizi, herhangi
birileriyle karıştırmayın’ demek istiyor. Eğer biz yaparsak, tek tek değil,
toplu halde, gerekirse gazla yaparız, ağlamaya bile fırsat bırakmayız demek
istiyor. Gerçekten de Dersim katliamında analar kaybettiklerine ağlama
fırsatını bulma bir tarafa, arta kalanları yaşatabilmenin çabasını vermişler ve
bazılarını yaşatabildikleri için şükretmişler, hatta ‘sevinç’ bile
duymuşlardır. Dersim’de o döneme şahit olmuş kişilerle konuşmuştum; kimi
Ayşe’yi, kimi Ali’yi, kimi Hüseyin’i koruyabildiği için ‘şükür, bin defa şükür’
diyordu. Kimi de hiçbir yakınını koruma şansına sahip olamamıştı, onlar da,
‘artık ağlayamıyorum, gözyaşını çoktan unuttum’ diyordu.
Öymen’in, hitap tarzını bu biçimde formüle etmesinin amacı,
tehditlerinde ne kadar ciddi olduklarını gösterebilmek içindir. Acıyı bilerek
hatırlatıyor. 71 yıl önce yaşanmış acıyı tazelediği, güncelleştirdiği oranda korku
salmayı hedeflemekte. Dolayısıyla Kürt halkına karşı duyduğu kin ve nefreti
ifade etmekte. ‘Analar ağlamıştı’ deseydi bir gerçeği kabul etmek zorunda
kalacaktı. Bu nedenle konuşmasına sorularla devam ediyor. Bu konuşmanın meclis
üyelerince alkışlandığını da unutmamak gerekiyor.
Kısa bir aradan sonra mesaj yerine ulaştı; Kandil’in bazı uzantıları
‘protesto’lar düzenledi. Bunlar demokratik kamuoyunun protestolarını amacından
saptırmak istemektedir. Çoğu insan bu protestolara gerçekten temiz duygularıyla
katılmaktadır. Saf duygularla protestolara katılan insanların çoğu oynanmak
istenen oyunun farkında değildir. Habur Gümrük Kapısı’nda teslim olmayı düğün
davulla karşılattıran gizli elle, Öymen’in konuşmasına yönelik protestoları
amacından saptırmak isteyen ‘gizli’ el aynıdır. Mecliste yapılan bu konuşma
elbette protesto edilmeli, mümkün olan en geniş yığınlarca protesto edilmeli.
Ama bunu, mezhebe indirgemeden ve demokratik kamuoyunun tepkilerini Kandil’e
zincirlemeden yapmalı. Sorun sadece alevilerin sorunu değildir, tüm insanlığın
sorunudur. Eğer bunlara dikkat edilmezse, oyuna gelinmiş olunur. Çünkü
Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin kol kola girdiği kesim de bunu istemektedir.
Bu konuşmayla halk bir anda galeyana getirilmek istenmiştir. CHP’nin esas
amacı kitlesel terör ortamı yaratmaktı. Bekledikleri amaca ulaşamadıklarını
söyleyebilirim. Halk bu oyna gelmemiştir
Katliamlara karşı kitlesel tavır koymak için illa da Öymen’in konuşmasını
beklemeye de gerek yoktu. Sudan devlet başkanı İslam Ülkeleri Konferansı için
İstanbul’a geldiğinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Müslümanlar katliam
yapmaz’ yönlü bir açıklama yapmıştı. Bu konuşma bazı gazete sütunlarında kısa
haberle geçiştirildi. Oysa demokrasi ve özgürlük için mücadele ettiğini iddia
edenler, bu demeç karşısında suskun kalmamalıydı, en geniş kitlesel protestoyu
başlatmalıydı. Çok fazla gerilere gitmeye gerek yok; Maraş, Çorum ve en son
Sivas’ta yapılanlar, Müslümanlık adına yapılan katliamlardı. Yani, Müslümanlar
katliam yapmaz diye bir şey yoktur.
Katliamları sadece başka dinlere özgü olarak kabul etme, dinler arası
savaştan yana tavır alma demektir. Böylesi bir değerlendirmede bulunanların
demokrasi ve özgürlükler konusunda ne kadar ciddi olduklarını gösterir.
17.11.2009
BAKİ KARER