17 Ocak 2010 Pazar

NELER OLUYOR?

NELER OLUYOR?

 Son günlerde başdöndürücü gelişmeler o kadar arka arkaya geliyor ki, takip etme neredeyse imkânsız hale geldi. Sokak gösterileri, işlenen birdizi cinayetler, darbe girişimleri ve Bülent Arınç’a karşı suikast iddiaları. Seferberlik Tetkik Kurulu diye anılan Özel Harp Dairesi’ne, yani GLADIO’nun merkezine yapılan baskınlar... Kozmik oda diye tabir edilen dehlizlerde aramalar yapılmış. Ne buldukları, daha doğrusu ne arandığı belli değil. Yine her şey bir muammadan ibaret. Arınç’a yönelik bir suikast iddialarına inanmıyorum. Nereden bakılırsa bakılsın bu iddianın hiç bir tutarlı yanı yok. Sadece bir bahane, bir araç olarak kullanılıyor. Bu söylentinin daha ciddi bir gelişmenin önünü almak için kasıtlı olarak ortaya atıldığını sanıyorum. Yıllardan bu yana işlenen siyasal cinayetler, faili mechuller ve bin bir türlü karanlık ilişkiler ağı ortaya çıkarılmayacaksa, bahsedilen birimde neden aramalar yapılıyor, niçin göstermelik davalar açılıyor? Gelişmeler açıkça gösteriyor ki, yapılan aramalardan ve açılan davalardan herhangi bir sonuç elde edilemeyecektir. Bunların tümü de her zamanki gibi geç kalmış Türkiye’ye özgü düzenlemelerdir. Yeniden dizayn vermeyi sağlıyacak içe yönelik bir çeşit operasyon yürütülmekte. Yapılan operasyonun asıl amacı, NATO adına örgütlendirilmiş USA markalı Gladio yapılanması tasfiye edilerek, TC markalı yeni bir yapılanmayı geliştirmektir. Bu nedenle geçmişte Özel Harp’le çalışmış ve halen de çalışmaya devam edenlerin önemli bir kesimi yürütülmekte olan tasfiye hareketine karşı direnmekte. Direnenler tabiiki sadece bunlarla sınırlı değil; Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devlet yönetiminde yer almış bilinen elit-seçkinci kesim ve bunlara bağlı devletin imtiyazlı sermaye kesimi de direnmekte. Bunlar, liberallerden tutun da sosyal demokrat, hatta solcu geçinen kesimlere kadar geniş bir yelpaze oluşturmaktadır. Her zaman Ordu desteğini arkasına almış bu kesim, aynı zamanda ABD’nin en sadık işbirlikçileridir. ’Çağdaş medeniyet’ adına her zaman B. Avrupa ve ABD’nin dümen suyunda gidenlerdir. Yıllardır Kürt halkını yok saymaları, Ortadoğu’ya arkalarını dönmeleri bir de bu nedenledir. Demokrasi diye bir sorunları hiç olmamıştır. Lüks yaşantıları Avrupa ithal mallarıyla sınırlıdır. Aslında burjuva yaşantısını da bilmezler. Burjuvalıkları, sırf modern gözükebilmek için, senfoni okestrasından hiç anlamadıkları konçertoları dinlerken, ellerini birbirine kavuşturup sabit bir noktaya bakmalarından ibarettir. İthal mallarıyla çaka satmayı, montaj sanayi ile övünmeyi prensip edinmişlerdir. İşte son günlerde yaşanan siyasal gelişmelerle bu kesime çeki düzen verilmektedir. Daha doğrusu, Ordu bu kesimle arasına mesafe koymaktadır. Açılan davaların, Özel Harp Dairesi’nde yapılan aramaların sırrını burada aramak gerekir. Dünya genelinde yaşanan ekonomik ve siyasal gelişmelerin gerisinde seyreden bu kesim dışlanmaktadır. Hangi kesimden olursa olsun, içinde bulunulan kaşullara ayak uyduranlarla hareket edileceğinin işaretleri verilmekte. Yaşanan ve daha da yaşanacak değişimler konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri ile hükümet arasında çok ciddi çelişki ve tartışmanın olduğu kanısında değilim. Eğer Ordu bu konuda niyetli olmasaydı çok fazla adım atılamazdı ve hükümet ise ısrarlı davranamazdı. Görünen odur ki, silahlı kuvvetlerin üst yönetimi ile hükümet arasında, bu konuda bir konsessus var. Bir çok kesim yapılan operasyonlara çok büyük ümitler bağlamakta. Demokratikleşme doğrultusun atılmış büyük adımlar olarak değerlendirilmekte. Elbette küçükte olsa ileriye yönelik her adım desteklenmeli. Ama böylesi çıkışlara büyük anlamlar atfederek, esas ulaşılması gereken hedeflerin gölgelemesine de müsade edilmemeli. Yani demokrasi alanında ulaşılması gereken ana hedeflerden geri kalınmamalı. Yığınca anti-demokratik yasa ve kanunlar henüz yürürlükteyken, üstelik bunların değiştirilmesi yönünde en ufak bir çaba yokken, beklenen demokratikleşmenin sağlanamayacağı açıkça ortadadır. Üstelik mevcut anti-demokratik yasa ve kanunların önemli bir çoğunluğu, gücünü, 1982 cunta anayasasından almakta. Bu Anayasa değiştirilmediği sürece demokrasi alanında sonuç alıcı ciddi adımların atılacağını bekleme hayalprestliktir. Bu operasyonlardan hareketle ‘Ordu geri plana çekiliyor’ bahanesine sığınılarak, temel noktalara vurgu yapılması ve çözümler getirecek atılımlar içinde bulunulması adeta gözardı edilmekte. Her şeyden önce Ordunun durması gereken yere çekilmesi, demokrasi alanında ciddi adımların atılmasına ve en önemlisi de ekonomik ve sosyal alanda emekçi yığınların yaşam düzeyinde köklü değişikliklerin yaratılması çabalarına bağlıdır. Bunun için de tabanın ciddi örgütlü bir biçimde talep içinde olması gerekir. Aslında tabanda böylesi bir talep vardır, ama bunu mevcut sisteme karşı yönlendirecek örgütlü gücten yoksundur. İşte böylesi bir acizlik içinde olunduğu için bazı çevrelerce AKP, neredeyse tam bir kurtarıcı olarak lanse edilmekte. Sendikalaşmanın, toplu sözleşmenin, genel grevin, basın özgürlüğünün karşısında olan AKP demokrasi alanında ciddi adımlar atamaz. Ağırlıklı olarak İslam ideolojisiyle bezenmiş, neo-liberal bir politikanın izleyicisi AKP’yi, bir kurtarıcı ya da demokratikleşmenin mimarı olarak kamuoyuna sunmanın altında başka amaçlar vardır. Dikkat çekilmesi gereken bir başka nokta daha var: Kozmik oda aramalarının denk getirildiği koşullar gözardı edilemez; Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetci Hareket Partisi ve Demokratik Toplum Partisi’nin tek bir doğrultu üzerinde birleştirildiği ya da birleştiği bir aşamada böylesi bir operasyon başlatılmıştır. AKP zaten iktidar partisi ve konumu bellidir. İç ve özellikle de dış konjöktürün dayattığı yeniden yapılanma için harekete geçilmesi için bundan daha iyi koşullar bulunamazdı. Bu aramalardan hiç bir karanlık ilişki, faili mechuller, işlenen siyasi cinayetler, Sivas, Çorum, Kahraman Maraş vb. katliamlar aydınlığa kavuşturulmayacaktır. Sedaca ikide bir darbecilik oynunun oynanmasının önüne geçilecek, istihbarat örgütleri arasındaki çıkar çatışmaları mümkün olduğunca giderilmeye çalışılacaktır. Ortadoğu ve Kafkasya’daki gelişmelere ve bu bölgelerde Türkiye’nin yeni dönemde oynayacağı role göre, Özel Harp Dairesi’ne yeniden biçim verilecektir.
 BAKİ KARER
 6 Ocak 2010

YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE

  YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE       Türkiye’de son yirmi yılda oluşan koşullarda yerel seçimlerle genel seçimler arasında bir fark kalmadı.  Aslı...